Elbette soruyu cenazede, namazda, ibadette
“protokol” olur mu diye sormak lâzım. Oraya geleceğiz
elbette ama biz tespihi tane tane çekelim ve bu soruyu gündemimize
getiren trajik hadise karşımıza nasıl çıktıysa oradan adım adım
yolunu açalım kalemimizin...
İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu, seçim sonuçları dolayısıyla CHP’yi
kriminalize etti. HDP’nin yüzde 10 barajını aşmasının sebebi ve
sorumlusu gördüğü ülkenin en eski ve köklü kitle partisini
“suçlu” ilan ederek hedef tahtasına oturttu. Hem de
“tepeden tırnağa”. Şöyle:
“Kılıçdaroğlu’nun
istifa etmesi için CHP’nin önüne insanlar gitti.
Peki, ‘bir oy HDP’ye, bir oy CHP’ye’ dendiği
zaman kimse CHP’nin önüne gitti mi? Gitmedi. Bu
sorumluluk hepsinindir. Sadece Kılıçdaroğlu’na
fatura keserek CHP bundan kurtulamaz.”
Soylu’nun aynı çerçevede valilere bir talimat
gönderdiğine ilişkin de gazetelere yansıyan şu sözleri var:
“Müsteşarımız üzerinden böyle bir talimat
gönderdim. CHP il başkanlarını şehit cenazelerinde
protokole kabul etmeyin dedim.”
***
Sözlerin ötesi de var vahim mi vahim, ama
burada kesip esas tartışmak istediğimiz noktaya
gelelim!..
Bakan, talimat vermiş ve birileri şehit
cenazesinde protokole alınmasın demiş.
“Cenaze”, “talimat”, “protokol”...
Bunlar nasıl bu kadar kolay, rahat ve kaygısız bir araya
gelebiliyor, getirilebiliyor; ben şaşkınlık içinde asıl bunu merak
ediyorum!..
Bu nasıl dindir, imandır,
İslam’dır?..
Protokol, “hiyerarşi”
demek.
İbadet ise Allah’a kulluk doğrultusunda
“eşitlik”te buluşmak demek.
CHP’yi cenazede “protokol”e alıp
almamayı bırakın, asıl cenazeye “protokol”ü nasıl
alıyorsunuz; cenaze ile protokolü nasıl buluşturabiliyorsunuz?..
Bunu bir sorun kendinize!..
“Cenazede protokol”ü bu kadar
doğallaştırmış, olağanlaştırmış, sıradanlaştırmış zihinlerin ve
kalplerin, inançlarını, imanlarını ve vicdanlarını bir
öz-sorgulamaya tabi tutmaları gerekir.
***
İslami inanç çerçevesinden bakıldığında
insanların eşitsizlik dolu, ast-üst ilişkileri ile yüklü bir hayat
akışı içinde, (en azından “ideal” olarak) bir tek yerde
hiyerarşiden, “protokol”den uzak ve “eşit” olma
imkânı buldukları sıklıkla ifade edilir, dillendirilir.
Bu, ibadettir.
Camide protokol olmaz, cenazede protokol olmaz,
namazda protokol olmaz, secdede, rükûda, kıblede protokol
olmaz.
Hatta devlet ricali açısından tam tersini
beklemek dahi hakkımız... Gözden uzak, göze hiç batmayacak şekilde,
mütevazı halde, “Allah’ın bir fakir kulu” olarak bir
köşede namaza iştirak etseler en hayırlısını yapmış
olurlar.
Cenazede en ön safta, hem de
“protokol” adı altında “görünürlük” içindeyseniz
bu, Allah rızası için değil, nefsiniz için oradasınız
demektir.
Şehidiniz için değil, kendiniz için oradasınız
demektir.
***