Türkiye’de popüler kültürü “eğlenceli bir ciddiyet”le ele almada bize öncülük etmiş Prof. Dr. Ünsal Oskay, ömrünü kitaba vermiş bir insandı. Sadece iletişim bilimci olarak memleketin akademik ve entelektüel hayatına katkı yapmış biri de değildi o. Sosyolojiden antropolojiye, tarihten sanat ve edebiyata pek çok alanda kitap ve çevirileriyle neredeyse kendi boyunu aşan bir külliyat bırakarak tamamladı hayatını.
Ünsal Hoca bir “yazılı kültür” adamıydı ve kitapsız olunamayan bir dünyanın içinden geldi geçti. Fakat onun da ömrünün son demi, görsel kültüre alabildiğine gark olduğumuz, kitabın tahtına ekranın oturduğu, okumanın yerine seyrin hayatın akışına hâkim olduğu bir zamana denk düştü.
Böyle bir dünyada belki yalnızlaşsa da teslim olmadı Ünsal Hoca. Muazzam zekâsını mizahla buluşturarak bir zamane öğrencisine üniversitede verdiği “acı ders”, buna çarpıcı bir örnek oluşturur:
Sınıfta önceki hafta önerdiği kitabı okuyup okumadıklarını öğrencilere sorar.
Onlar okumadıklarını söyleyince neden diye tekrar sorar.
Bir tanesi, “Hocam, çok ağırdı” der kitap için…
Ünsal Hoca, sektirmeden cevabı yapıştırır:
“Kitap ağır değil, siz hafifsiniz!..”
***
“Hocaların Hocası”nı bu şekilde yâd etmemize vesile olan hadise, “Kim Milyoner Olmak İster”den geldi. Selçuk Yöntem’in sunduğu popüler bilgi-yarışma programı, toplumumuzun “anti-entelektüelizm” zehriyle yıllar içerisinde nereden nereye savrulduğunu anlama yolunda eşsiz bir laboratuvar oluşturuyor.
Bu defaki “malzeme”, 19 yaşında bir genç kızımızın, “Çelik, demirin ne ile alaşımından elde edilir” sorusu karşısında trajikomik bocalamasından çıkıyor.
Dört seçenek var: Bakır, gümüş, alüminyum ve karbon.
Yarışmacımız bakır ve alüminyum üzerinde yoğunlaştırıyor tercihini. Bakır deyip çuvallayınca da Yöntem’e şen-şakrak soruyor:
“Çelik nası bi şey oluyoduu? I-hı-hı-hııı! Bi resmini falan görebilsem!.”