Ensar Vakfı ile ilgili tartışmanın geldiği noktayı sakin ve soğukkanlı olarak, hiç öfkeye kapılmadan, kimseye de köpürmeden, ama gayet de keskin bir eleştirellikle değerlendirmeye çalışalım.
Ortada, bünyesinde sistematik bir çocuk tacizinin tüm korkunçluğuyla ifşa olduğu “dini bütün” bir kurum var. Ve bu olaya karşı yükselen tepkilerin, söz konusu kurumun dinî aidiyetini de işin içine katması karşısında savunmacı bir refleksle hareket edenler var.
Bunların en çok öne çıkmış olanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu…
Bakan, içerisinde sistematik bir çocuk tacizinin süreklilik arz eder hale geldiği İslâmî vakfı, bu hadisede “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plâna çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” şeklinde savundu.
Bu, sosyal medyada infiale yol açtı ve Bakan da aldığı tepkileri kendisine yönelik bir linç kampanyası olarak değerlendirdi.
***
Ardından dün sabah bir televizyon programında Hürriyet’ten Deniz Zeyrek’in yaptığı yorum da büyük tepki çekti. Deniz, hadisenin kendisi ile hadisenin vuku bulduğu kurum arasında ayrıma gitmek gerektiğinden bahisle izleyicilerini “sağduyulu” ve “objektif” olmaya davet ederek tacizci sapıkların her okula, her yere sızabileceğini söyledi. Yani tacizle Ensar’ı, daha genelde de “İslâm”ı özdeştirmeye gitmeyin demek istedi.