AKP’li Cumhurbaşkanı
Erdoğan, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki
“Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları
Zirvesi”nde “Biz bu şehrin kıymetini bilemedik,
bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben
de bundan sorumluyum” demiş.
FETÖ’den beri giderek kristalleşen bu
“nedamet” (pişmanlık) söylemi, artık bu iktidarın
alametifarikası, yani en ayırt edici karakteristiği haline gelmiş
durumda.
Erdoğan, 15 yıllık iktidar serüveninde borçlu
olduğu her şeyi ağır bir dille yanlışlıyor ve yakınma nedeni
yapıyor kendine...
Aslında kendini yanlışlıyor ve kendinden
yakınıyor, ama (kendisinin Referandum sonrasındaki
“mağrur” ifadesiyle dillendirelim) atı alan da Üsküdar’ı
geçti gitti hep!..
“FETÖ” ne olduysa sayenizde oldu ve
atı alan Üsküdar’ı geçti, sonra “Rabbim de, milletim
de beni affetsin” dediniz!..
İstanbul’a da ne olduysa sayenizde oldu ve atı
alan Üsküdar’ı geçti, şimdi “İhanet ettik, ben de
bundan sorumluyum; maalesef maddi kaygılar birçok
hassasiyetin önüne geçiyor”
demektesiniz!..
***
Eskiden, hep kibir ve hınçla bezenmiş yüzünü
görmekteydik bu iktidarın...
Belli ki bundan sonra nedametle bezenmiş yüzüne
daha çok aşina olacağız.
Zamanında, “heykellerin içine
tükürerek”, her daim ormanları otoyol yaparak, insanlara nefes
alacak, eğlenecek, neşelenecek yaşam alanlarını dar ederek
iktidarlarının değirmenine su taşımış belediye başkanlarından da
şimdi nedamet duymuyorlar mı?!
Evet, nedamet, AKP dinbazlığının artık en
belirgin yüzü...
***
Cumhurbaşkanı, “100 kat bina yapmak
sizi medeni yapmıyor ama biz de bu tuzağın içine
düştük” diyor.
Tuzağın falan içine düşmediniz! Tuzak değil
“temel” bu...
İktidarınız bu temel üzerinde
kuruldu.
İnşaata dayalı büyümeyi, şantiye kapitalizmini
“Besmele”yle buluşturduğunuz, “helâl”
addettiğiniz, kutsal kıldığınız yerde yeşerdi
iktidarınız!..
Sizin şimdi söylediklerinizi yıllarca
“İstanbul elden gidiyor”, “tarihî miras elden
gidiyor”, “medeniyetimiz elden gidiyor” diye
dillendirmekten tüy bitti bir dolu insanın dilinde...
Siz o zaman inşaatı ibadet sayarcasına
kaldırılan hafriyatlarda parça parça edilmiş arkeolojik buluntulara
“üç beş çanak çömlek” deyip bunun peşine düşenleri
eleştiriyor, kınıyor, azarlıyordunuz.
Şimdi diyorsunuz ki: “İstanbul’da
tüm ihtişamıyla Batı Roma’nın, Bizans’ın izlerini
görürken, aynı zamanda Medine’nin tevazuuna ve manevi
derinliğine de şahitlik edersiniz.”
15 yıllık iktidar aşkınız, haşmetiniz ve
hışmınız sayesinde artık Roma’nın, Bizans’ın ihtişamı şöyle dursun,
Medine’nin tevazuuna da, manevi derinliğine de şahitlik
edebileceğimiz hiçbir şey kalmadı ortalıkta.
İstanbul’un mahvına hafriyat kamyonlarınızla,
onların atıklarıyla şahitlik ediyoruz!..
***