Beşiktaş, Mersin İdman Yurdu’nu deplasmanda 5-2 yenip lige çelik gibi bir başlangıç yaptı ama Türkiye gündemine düşüşü “Futbol sadece futbol değildir” şiarını hatırlatan bir “pozisyon”la oldu. Futbolcuların ilk gol sonrası “asker selamı” verdiklerini gördük. 7 Haziran seçimlerinin ardından ülkenin adeta bir düğmeye basılmışçasına içine çekildiği kanlı çatışma girdabıyla titreşimli şekilde, terör olaylarında hayatını kaybeden askerler anısına, “şehitlere selam” durdular yani!..
Duygusal patlamaların akıl tutulmasına, acıyla sarmalanmış öfkeli tepkilerin sağduyu felcine yol açtığı böyle iklimlerde benzeri ateşe körükle gitme girişimleri, popüler kültürün kitlesel dinamiği en yüksek alanlarından olan futbolda hep karşımıza çıkmıştır. “Ermeni uşağı katil Fransa” sloganları, “Kahrolsun PKK” bağırışları, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” haykırışları gibi...
Ama bunlar saha içinden ziyade dışından, tribünlerden kaynak alırdı. Saha içinden de elbette bazı münferit bireysel atraksiyonlar hatırlıyoruz. Fenerbahçeli Bülent Uygun’un 1990’ların başında, yine ülke bugünkü gibi kana boğulmuşken her gol attığında bir gelenek haline getirdiği “asker selâmı çakma” ameliyesi mesela. Tabii çok daha yakınlarda Fenerbahçe forması altında tribünlere dönüp (“Devletluları”na da selam mahiyetinde) Rabia işareti yapan Emre Belözoğlu da var.
Bunlar futbolun “devletin ideolojik aygıtı” haline geldiğini düşündürecek örnekler. Dünyada da karşılığı İspanya’dan Arjantin’e, Portekiz’den Şili’ye kadar uzanan hatta bol bol görülür.