Yusuf İslam, “nam-ı kadim” Cat Stevens’ın İstanbul, Zorlu PSM’de 40 yıl önce Müslüman olduğu zaman elveda dediği “pop” arkadaşı Chick Korea’yı kuliste ziyaret ettiğini okuduğumda bir anı canlandı zihnimde.
1990’ların başında Londra’da “Batı’da Nakşibendilik” başlıklı tez çalışmamı sürdürürken tanıştığım genç bir “mühtedi” (sonradan Müslüman olmuş) İngiliz, kendisiyle yaptığım görüşmede “Yusuf”tan yakınmaktaydı. Onun, bir öncü Batılı Müslüman olarak giderek kredisini kaybettiğini söylüyordu.
Bu mühtedi gence göre, iki tür Batılı Müslüman vardı. Biri, İslam’ı dikkatlice öğrenip kademeli şekilde ve sindire sindire geçiş yapanlar. Diğeri, Müslüman olduktan sonra aynen bir çocuk gibi davranıp adeta yürümeden koşmaya çalışanlar…
İşte Yusuf İslam yıllardır Müslüman olsa da hâlâ ikinci kategoride idi. Doğulu, doğuştan Müslümanların bazılarında olduğu gibi abartılı İslami giysilerle dolaşıyor, kendisini alabildiğine katı, sert, köktenci İslam’ı temsil eden (Vahhabi) çevrelerle özdeştiriyor ve geçmişinde iyi, güzel, olumlu ne varsa hepsini unutmak, unutturmak istiyordu.
İngiliz Müslüman genç, şu serzenişle noktalamıştı sözlerini:
“Geçmişini bütünüyle reddediyor. Çok güzel, romantik şarkılar söylerdi. Onları hâlâ söylemenin nesi yanlış? İslam buna karşı değil ki!..”
***
Aradan 25 yıl geçti ve 25 yıl sonra şimdi Yusuf İslam bir “yazar ve müzisyen” sıfatıyla “Neden Hâlâ Gitar Taşıyorum” adlı kitabının imza günü için Türkiye’ye geldiğinde Müslüman hayatının önceki evrelerinden hayli farklı bir yerde artık.