Önceki hafta kitabım “Görünüyorum O Halde Varım: ‘Meşhuriyet
Çağı’nda Kültür ve İnsan” üzerine kaleme aldığım bir yazıya
karşılık olarak değerli hocam, Prof. Bozkurt
Güvenç’ten hem dokunaklı, hem de dopdolu bir mektup
aldım.
Bozkurt Hoca’yla okul, hayattır!..
Bunu bir kez daha duyumsatan güzel mektubu için Hoca’ma teşekkür
ederken içeriğini sizlerle de paylaşmak istedim!..
*** “Sevgili Tayfun, ‘Ağlıyorum, o
halde varım’ başlıklı yazını okuyan kimi Cumhuriyetçiler benim yeni
yılımı kutluyor. Medya nice önemli!..
Ben de seni kutluyorum, benden söz ettiğin ya da kitabının en
başarılı kitap seçilmesinden değil; uygarlığın ve insanlığın
çelişki gibi görünen diyalektik ve evrensel bir gerçekliğine yer
verdiğin için...
Antikçağ filozofları iyi ile kötünün bilgisi tektir derlermiş.
Doğruyu ve iyiyi savunurken çoğu zaman yanlışı ve kötüyü de dile
getiririz.
Aristoteles, ‘orta iyidir’ derken ‘orta’nın mutlak
olmadığını da dile getirir. Sürekli yer değiştiren ‘orta iyi’yi
bulmak için, aşırı uçları izlemek gerekir uyarısını da ihmal
etmez.
Yani ‘iyi orta’, değişmeyen mutlak bir mekân değil bir zaman
(değişim) sorunudur.
Alman felsefesinin çağdaş sözcülerinden Hoebel, ‘Kültürün Doğası’
(1971) denemesinde, Almancanın ‘idealizmus–realizmus’ ikilemini,
sosyal bilimci tarihçiler için şöyle yorumlar: ‘İdeal ile real,
idealizm ile realizm...