Ülkede dövizin bulunur olması ve fiyatı; (1) Cari açığın büyüklüğüne, (2) Açığı finanse edecek ölçüde dövizin ülkeye girmesine bağlı.
Ekonomimizin yıllık döviz ihtiyacı tartışılırken “cari açık + yıl içinde vadesi gelen dış borçlar” toplamı gündeme gelir. Döviz kıtlığında vadesi gelen döviz borçlarını yenilemek güç olsa da mümkündür. Ama döviz kıtlığı nedeniyle cari açık finanse edilemezse ekonomide çarklar durur.
Cari açık küçülürken büyümeye başladı. Daha da önemlisi finansmanı sorun olmaya başladı.
Döviz açığımız, cari açığımızı küçültmek için ekonominin frenine basılmıştı. Ekonomi bu yıl canlanmaya başlayınca döviz açığı gene artışa geçti. Eylül ayı itibariyle açık yıllık 39 milyar dolara ulaştı. Aralık sonunda açığın 44 milyar dolar olması bekleniyor. Bu, milli gelirin yüzde 5.4’ü büyüklüğünde bir döviz açığı demektir.
Cari açık, döviz açığı; (1) Doğrudan yabancı sermaye girişi, (2) Hisse senedi veya devlet iç borçlanma senedi satın almak için ülkeye gelen sıcak para, (3) Döviz kredileri ile finanse ediliyor. Bu 3 kaynaktan ülkeye giren döviz yetersiz ise, daha önceki döviz birikimleri, döviz rezervi kullanılıyor.
Bu yılın ilk 9 ayında sermaye hareketi ile ülkeye giren döviz açığı finanse edemedi. Az da olsa döviz rezervlerini kullandık. Geçen yılın aynı döneminde sermaye hareketi ile ülkeye gelen döviz, açığın finansmanını karşılamıştı. Üstelik döviz rezervlerinde 6 milyar dolara yakın artışa imkan vermişti.
Döviz açığını finanse etmek için ana bekleyişimiz, doğrudan yatırımlar. Çünkü doğrudan yatırımlar kalıcı döviz. Ne var ki, net doğrudan yatırımın finansmana katkısı giderek azaldı. Bu yıl net katkı 5.5 milyar dolar. Onun da 3.6 milyar dolarlık bölümü gayrimenkul alımı için getirilen döviz.