Hemen hemen her evde yankılanır bu cümleler; "Telefona dokunma.
Oyun oynama. Bilgisayarın başından kalk." Bunun gibi yasak ve
uyarılar, çocuklarla aileler arasında dijital uçurumun artmasına
sebep oluyor. Böyle olunca aileler iletişim kuramadığı çocuklarına
yasak getirerek çözüm bulmaya çalışıyor.
"Yavrum bırak elinden artık şu telefonu. Bilgisayara bakmaktan
gözlerin bozulacak? Sabahtan akşama kadar mesaj yazmaktan
yorulmadın mı? Sürekli oyun oynama biraz ders çalış" gibi uyarı
niteliğindeki soru ve engellemeler aslında dijital kuşağı
anlamaktan uzak bir anne baba takıntısı. Oysa çocukların
beklentileri çok farklı. "Yasak yavrucuğum" sözü, dijital
oyuncaklar söz konusu olduğunda sizce hangi çocuğun umurunda
oluyor?
Dijital çağın çocuklarını yasağın aksine ikna ederek, onlara zaman
ayırarak bir kullanım kültürü kazanmasını sağlayabilir, birlikte
koyacağınız kuralları tutarlı bir şekilde uygulayarak buna çözüm
bulabilirsiniz.
KURALLARA KENDİNİZ UYUN
Çağın çocukları yasaklara değil, anne babanın da örnek olduğu
uygulamaya ve onlardaki tutarlılığa bakıyor. Bu yüzden aileler
kural getiremediği ya da koyduğu kurallara uymadığı için sorun
artarak büyümeye devam ediyor. Peki aileler teknoloji çağının
çocuklarıyla nasıl iletişim kuracak? Çocuklarla aralarındaki
iletişime nasıl çareler veya yöntemler bulacak?
İlk adım çocuklarıyla konuşarak kuralları birlikte koymak olmalı.
Anne babanın kendisinin televizyon izlerken uymadığı kurala
çocukların uymasına olanak yok. Çocuğun yıllar içinde edindiği
alışkanlıklardan bir anda vazgeçmesi beklenemez. Kronikleşmiş
davranışları değiştirmek için çocuğa zaman tanınmalı.
Tutamayacağınız söz, uygulayamayacağınız kurallar, çocukla
aranızdaki uçurumu derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
Çocukların zamanın öğrenme araçlarıyla hayatı kavramaya çalıştığı
unutulmamalı. Bu yaklaşımla onları anlamaya çalışmalı.
ÇOCUKLARIN SEVMEDİĞİ 5 TEKNOLOJİK YASAK!
ADIM SAYARKEN KİLO ALDIM
Akıllı saatler, bileklikler ve telefon uygulamaları derken adım
sayar ekonomisi hızlandı. Adım saymak her zaman kilo verdirmiyor.
Ancak akıllı bileklikler, saatler derken kullanılan cihazların
yetenekleri giderek artıyor. İnternet sitelerinde Amerikalı bilim
insanları klişesiyle yayınlanan tembellik raporu haberi vardı.
Rapora göre 68 milyon güne denk gelen süre ölçüm yapılmış. Dünya
çapında insanların günde ortalama 4 bin 961 adım attığı görülmüş.
Yayınlanan listede Türkiye 5 bin 57 adım ile ortalamanın
yukarısında bir yerde. Ancak bu rakama bakarak bizim filinta gibi
olduğumuz izlenimi uyanmasın. Sonuçta insanlar adımları sayarken
yediklerini ölçmeyince fazla kaloriler kilo olarak saklanıyor. Adım
sayar uygulamalar telefondaki ivme ölçer sayesinde hareketimizi
algılıyor. Ancak sonucu tempolu adımlar belirliyor.
KURALSIZ TRAFİĞE SÜRÜCÜSÜZ ARAÇ
Trafik ve hava kirliliğinden bunalan insanları kazasız, kavgasız ve
temiz bir şehirde yaşamasını sağlayacak sürücüsüz otomobiller ve
akıllı şehir altyapısı hayal değil. İstanbul'da böyle bir güne
başlamak sizce ne kadar zaman alır?
İstanbul'da bir sabah uyandınız ve daha önce planladığınız saatte
gelen sürücüsüz otomobil, evinizin önünden sizi aldı. Tam
planladığınız zamanda köprüden geçerek Avrupa yakasındaki ofise
geldiğiniz bir iş günü hayal edin. Evet. Bu bir gelecek rüyası.
Ancak bu hayal çok uzak değil. Peki İstanbul, bu değişime nasıl
hazırlanacak? Aslında akıllı cihazlar ve sürücüsüz otomobillerin
yaygınlaşmasının temel kuralı standartlar. Yani yollar,
kaldırımlar, yol çizgileri, tabelalar, trafik ışıkları gibi tüm
altyapının standart hale getirilmesi ile kesin kurallar şart.
Geleceğin şehrinde özel araçlar, toplu taşıma ve altyapı arasındaki
çizgi bulanıklaşıyor. 2025 yılında, park etme gibi sorunsuz
bağlanabilirlik