Güçlendirilmiş parlamenter sistem olacak' diye tutturdular.
Biri başbakan oluyordu, öbürü sembolik cumhurbaşkanı.
Biri öbürüne yetkilerini devrediyordu, diğerleri de bakan oluyordu.
O koltuk senin, bu benim, beriki onun...
Buna da 'güçlendirilmiş parlamenter sistem' diye ad koymuşlardı.
Aralarından en uyanık olanı 'ben aday olur ve seçilirsem hiç değilse iki yıl bu sistem devam etsin' diye aklınca samimi niyetini beyan ediyordu.
Sözüm ona başkanlık sisteminin sebep olduğu sıkıntıları çözmek için başkanlık sisteminin gücüne ihtiyacı vardı.
Yersen!
Öbür uyanık olanı yemedi 'sen o koltuğa oturunca eskiye dönmezsin' diye ses yükseltti.
Birinci uyanığın goygoycuları ise 'zaten sistemi değiştirecek meclis çoğunluğuna erişemezsiniz boşuna kavga etmeyin' diyordu.
Kesin adaymış gibi davrananı vardı.
'Ancak ben aday gösterilirsem kazanırız' diyeni vardı.
Hatta pop star öneren bile vardı.
Dahası 'ismi cismi belli olmasın, öyle biri olsun' diyeni de.
Altısı bir araya geldi, birbirlerine ayar olup masadan kalktı.
Biri öbürünü, öbürü berikini, falanca hepsini gıcık etti o yuvarlak masada.
Hiçbir konuda anlaşamadılar lakin anlaşmış gibi poz verdiler.
Hem zaten millet de güçlendirilmiş-müçlendirilmiş pek oralı olmadı, ilgi duymadı, dönüp bakmadı!
Sonra ajans bu durumu fark etti; çaya çorbaya güçlendirilmiş parlamenter sistem algısı pişirdi.
Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçildiğinde asgari ücret on beş bin, emekli maaşı on bin olacaktı!
Çiftçiye elektrik bedava, su da üç paraya verilecekti!
Hayat pahalılığı bitecek, Kovid defolup gidecek, dünyada artık savaş çıkmayacaktı!
Millet tabii ki yemedi!
Son olarak en cini önceki gün bir gazeteye röportaj verdi.
Şu sütuna taşıyacak bir tek cümle bulamadım o röportajdan.
Çünkü Ali Beyimiz havlu atmıştı, çaresizliğini dile getirmişti.
Oysa daha düne kadar 'baskın seçim, erken seçim, derhal seçim' gibi laflar ediyor, afişler astırıyordu.