Nihayet içlerindeki sinsilerden birine ‘tamam çık ve söyle’ dediler.
O da çıkıp söyledi.
“Bu bizim savaşımız değil” dedi.
Aslında yeni bir şey söylemedi.
Eskimiş ve artık kabul görmeyen bir başka zehirli cümleyi revize ettiler.
Neydi o?
‘Suriye’de ne işimiz var’.
Sonra bir başkası, yine üzerinde uzunca süre kafa yorulmuş bir başka zehirli cümle daha buldu.
“Şehitler tepesini boş bırakacağız” dedi.