2003 yılında açılan ve gittikçe harlanan bir savaşın tam ortasındayız. Kapatma davası, e-muhtıra uyarıları, Ergenekon operasyonları, MİT Krizi, Gezi kalkışması, 3 yıllık ömrü kaldı manşetleri, 17/25 Aralık Darbe teşebbüsü, Yüce Divan tuzağı, Dolmabahçe kumpasları, 7 Haziran CHP ile ittifak HDP ile masa kurma süreci, 1 Kasım'dan sonra alternatif lider projesiyle içeriden çevrilen entrikalar, uzlaşma kampanyaları, patlayan bombalar, terör saldırıları ve 15 Temmuz işgal girişimi…
Ve Fas'tan Afganistan'a kadar kan gölüne çevrilen İslam coğrafyası. İstanbul'un kardeşleri Bağdat'ın ve Halep'in gâvur bombalarıyla dövülmesi… Barut kokan İslam şehirleri… Hemen her gün Mescid-i Aksa'da öldürülen Müslümanlar… Milyonlarca Müslüman'ın göçe zorlanması, enkaz altında kalan, Akdeniz sahillerinde boğulan çocuklar…
Ve İçimizdeki gavurlar, Amerikanlaşmış devşirmeler, kripto ajanlar, profesyonel CIA beslemeleri, omurgasız, korkak, satılmış uşak ruhlu basiretsiz zavallılar… Güce tapan, küresel çetenin oyuncağı olmuş, hafızası yitik, duyarsız, duygusuz vatansızlar…
Ve Erdoğan'la birlikte uyanan, tarihiyle irtibat kuran, bin yıllık medeniyetimizin, anlı şanlı tarihimizin şerefli yolcuları… Aklıselim, kalbiselim, ahlak, erdem, irfan sahibi bağrı yanık, hafızası güçlü, cesur Anadolu insanı…
Biz yeri mekân tutmak/vatan kılmak, yere tutunmak ve mensubiyet duygumuzu pekiştirmek için gayret gösterirken küresel çete ve onun köpekliğini yapan şeytanın çocukları, 15 Temmuz günü bizi yerimizden kopartmak, şerefimizi, namusumuzu, bayrağımızı ve dinimizi elimizden almak için yani milleti millet yapan tüm değerleri bir daha geri döndürülemeyecek şekilde ortadan kaldırmak için “mekânımızı” bombaladı. Üzerimize kurşun sıktı… Tank sürdü…
‘'Yalnızca Türkleri değil, onların tarihini de yenmek gerek” diyen General Michail Grigor Cernayev'in dediği gibi ilk hedef direncimizi kırmak, ruhumuzu teslim almak ve bizleri vicdanlarımızın önünde küçük düşürmekti. Vicdan… Yani tarih, yani inancımız, şerefimiz ve namusumuz…