Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır'ın da aralarında bulunduğu 7 ülke, Katar'la diplomatik ilişkilerini kesti. İlk yurtdışı ziyaretini Arabistan'a yapan Trump'ın malumunuz Kral Selman ve Sisi ile birlikte dünya küresine ellerini koyarak verdikleri pozun hemen ardından yaşanan bir gelişme bu! Güya Trump, Ortadoğu ziyareti sırasında, radikal ideolojinin daha fazla fonlanmaması gerektiğini söyleyince liderler de hemen Katar'ı işaret etmiş ve olanlar olmuş. Yani bugün gözümüzün önünde YPG terör örgütüne açıktan silah sevkiyatı yapan ABD'ye göre Katar, radikal ideolojileri fonluyor!
Bu arada küresel baronların tek dünya devletinin alt yapısını oluşturmak gayesiyle tertipledikleri Bilderberg toplantılarının da daha yeni bittiğini hatırlatalım. Bu konuya döneceğiz. Katar'la devam edelim.
Katar, bilindiği gibi gayri safi yurtiçi hasılası 202.45 milyar dolarla dünyanın en zengin ülkelerinden biri. 2008 krizinde 30 kat büyüyen iş adamlarının bugün 194 ülkenin 78'inde yatırımları bulanmaktadır. Aynı zamanda dünyanın bir numaralı likit doğalgaz ihracatçısı durumundadır. Örneğin Fransa şirketi Total en büyük tedarikini Katar'dan yapıyor. Keza Çin, Japonya, Tayvan ve Hong Kong da öyle. Peki, sıkıntı Katar'ın zengin bir ülke olması mı? Hayır, sorun bu değil.
Katar'la diplomatik ilişkilerin kesilmesinde bardağı taşıran son damlanın Katar Dışişleri Bakanı'nın İran'a yapılan ambargoya itiraz etmesi gösteriliyor. Fakat asıl neden; Katar'ın Hamas ve İhvan'a kapılarını açması, Mursi'nin yanında durması ve Türkiye'ye çekilen operasyonlarda her daim Erdoğan'ı desteklemeleridir. Kısacası Katar üzerinden Türkiye'yi köşeye sıkıştırma hamlesidir bu.
New York Times'ın Sykes Picot'ın 100. yılında yayınladığı haritadan da anlaşılacağı üzere küresel çete son zamanlarda İslam coğrafyasında din ve mezhep temelli bir savaş çıkartmak için yer yer senaryoda bazı değişikliklere gidiyor. Başından beri ifade ettiğim gibi ABD'nin nihai hedefi Çin dolayısıyla ABD kendini Pasifikte konumlandırmak istiyor. Britanya'da yaşanan terör saldırılarından da anlamaktayız ki Britanya'ya, Suriye üzerinden bölgede yeniden bir rol verilmek isteniyor.
Ve tüm bu planlamalar küresel baronların 1954 yılından beri düzenli olarak gerçekleştirdiği Bilderberg toplantılarında yapılıyor. Finansörlüğünü Rockefeller, Rothschild, J. Morgan, A. Carnegie gibi ailelerin akıl hocalığını Joseph Retinger ve Kissinger gibi kafaların, organizatörlüğünü de CIA'nın yaptığı, kamuoyundan sır gibi saklanan toplantılar bunlar. Öyle ki 1955 yılındaki Bilderberg toplantısından iki yıl sonra Roma Antlaşması imzalanarak birleşik Avrupa'nın temelleri atıldı.