M.Ö. 1700-1600‘lü yıllar… Hz. Yusuf(a.s) zindanda… Mısır Kralı'nın gördüğü rüyayı kimse yorumlayamamaktadır. Bir gün saraydan gelen birine belki zindandan çıkarım ümidiyle olsa gerek şöyle dedi. “Kralınıza içeride rüya yorumları yapan birinden bahseder misiniz?” Bu söz onun içeride dört yıl daha fazla kalmasına neden oldu. Günümüz İslam âleminin ise 400 yılına mal oldu! Yusuf, yanlışını fark etti. “Nasıl olur da beni muhafaza eden ve benim için en iyi senaryoyu yazan Rabbi'mi unutarak fani birinden medet umdum” diyerek kendini yedi bitirdi. Biz yanlışımızı bile fark edemeyecek kadar uyuşturulduk.
Batı, uzunca yıllar Müslümanların iç disiplinini, Allah'a verdikleri taahhüdü ve nefisleriyle verdikleri mücadeleyi nasıl kesintiye uğratabiliriz tartışmaları yaptı. Sonunda kapitalizmi, parayı, şöhreti İslam âleminin kalbine zehirli ok gibi sapladı. Doğrudan kalbimizi hedef alan bir oktu bu. Biraz para, biraz şöhret biraz da makam gördüklerinde en temel ahlaki ilkelerinden bile vazgeçebilecek derecede alçalan tiksinti verici dehşet bir mekanizma inşa ettiler.
Bugün inşa edilen bu düzeneği, tahrip edilmiş ruhlardan, gırtlağına kadar kibire batmış, aynı tornadan çıkmış ekşi suratlarından anlamak mümkün. Kalbine saplanan zehirli okun tesiriyle şuur ve fikir irtibatını koparmış bu zavallı kesimin ömrünü kuyruk sallayarak geçirdiği ibretlik bir evredeyiz.
Biz evvela kendi içimizde verdiğimiz o büyük savaşı, Cihad-ı Ekber'i kaybettik. Kendi içinde verdiği savaşı kaybeden artık hiçbir savaşı kazanamaz. İnsanlaşma yolunda verdiğimiz mücadeleyi askıya aldık. Şimdi aylık ortalama 50 bin lira gelir elde eden ümmetçi yazarlarımız oldu. Artık piyasada alelacele bir ümmet yazısı yazdıktan sonra telefonla bekâr kızların peşine düşen kara kuru çapsız kanaat önderleri geçerli. Peynir ekmek gibi gidiyor!
En güvendiklerimizin, en ahlaki mevzularda bile önce “para” dediği ciddi bir ahlaki çöküntüden bahsediyorum. Açıkçası adını “dava” koydukları bir para biriminden bahsediyorum. Biz bastık bu parayı! Hem de ahlak maskesi takarak. Bunun adalet maskesi takanlardan ne farkı var!
Henüz “kendi” olamamış, dünyaya hangi maksatla geldiği konusunda bir fikre sahip olamayan, yüreğini esaretten kurtaramamış, zavallı, çaresiz, zayıf insanların artık İslam âlemini kurtaracak masallarını dinliyoruz. Sen önce kendini kurtar! “Kudüs, Bağdat, Halep esir” şeklinde büyük laflar etmeden evvel kendini esaretten kurtar. Kudüs esir değil esir olan senin yüreğin!