Ve aşk ve hasret. Ahlak, vicdan ve erdem… Sevgi makamı, zefrat, gönül, kalplerin süsü; dert, acı, çile. Ve o büyük buluşma. Vuslat. Ey yüce Aşkım!
Ne çabuk çiğnedik. Ne çabuk ne hızlı geçiyoruz hayatın üzerinden…
Sisli bir gece vakti, göğü tırnaklarımızla yırtmaya çabaladığımız bir vakitte, el yordamıyla, düşle gerçek arasında, biraz da umutla hakikate temas etme çabamız, çabalarımız. Ve yaşanan düş kırıklıkları. Tuhaf kırgınlıklar…
Nesimi’nin ifadesiyle; sırat-i müstakim ile İblis’in talim ettiği yolda gelip giden bir kafa karışıklığı.
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” “Evet, buna şahidiz!" çerçevesinde yapılan o büyük sözleşme. Ve kendi öyküsünü yazamayan insanlık… Ey kalem!
Oysa “O, insana kalemle yazmayı öğretti.” Aslında bizim hikâyemiz kelamı, kalemle yazma serüveniydi.