Bu köşede, okullarda FETÖ/PKK propagandası yapan, Gezi'de öğrencilerine slogan attıran, sınıfa girdiklerinde ayağa kalkmayan öğrencilerini aşağılayan, döven, küçük hataları sebebiyle onları cezalandıran pedagojiden yoksun, katı, otoriter, despot, ideolojik öğretmen zihniyeti de eleştirilmiştir. Lakin öğretmenlerin kahir ekseriyeti bize ait olmayan bir eğitim sisteminin kıskacı altında inim inim inlemektedir. Bu gerçeği de atlamamamız gerekiyor. Öğretmen özgür değildir. Yalnızdır. Yalnız bırakılmıştır.
BİMER ve Alo 147 gibi iletişim hatlarıyla sürekli şikâyet edilen ve haklarında anında işlem başlatılan, medyanın ve eğitim sendikalarının bir türlü gündemine giremeyen her geçen gün toplum nezdinde de itibarları zedelenen öğretmenlerin durumu içler acısı. Geçenlerde Çorlu’da liseli öğrencilerin öğretmenlerine neler yaptığını ve öğretmenin çaresizliğini izlediniz değil mi? Öğretmenlerine not vermesi beklenen öğrenciler yaptı bunu!
Şimdi bu vahim hadise muhtemelen bir soruşturmayla geçiştirilecek. Vücudu enfeksiyon kapmış ateşli hastaya bir doz ateş dürücü kıvamında geçici bir tedavi yöntemi uygulanacak. Yani MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğrenci Davranışları, Ödül ve Disipline İlişkin Hükümler” başlığı altındaki maddelerden bir kaçının ihlali gerekçesiyle öğrenciler başka bir okula gönderilecek ya da atılacak, öğretmen ise belki de sınıfa hâkim olamadığı ya da idareye bildirmediği için onun da okulu değiştirilecek. İyi de bu çözüm mü?
Peki, liselerde, özellikle Mesleki ve Teknik Anadolu liselerindeki bayan öğretmenlerin neler yaşadıklarını düşünebiliyor musunuz? Okulda öğretmenlerin emdiği sütü burnundan getiren, öğrencileri bu duruma düşüren eğitim sistemini sorgulamayacak mıyız? Bu vahim örnekler bir şeylerin habercisi değil mi?
Bakınız, Türk Eğitim-Sen’in yaptığı bir araştırmaya göre 2017 yılında öğretmenlerin yüzde 67.4’ü sözlü şiddete, yüzde 19.6’sı fiziksel şiddete, yüzde 12.9’u psikolojik şiddete ve yüzde 0.1’i de cinsel şiddete maruz kaldı. Öğretmenlerin yüzde 87’si şiddete maruz kaldığı halde şikâyetçi olmadı. Sebebi ise şiddetin tekrar yaşanması korkusu ve öğrencilerinin sicilinin bozulması kaygısı…
Yakın bir zamanda iki öğrencisi tarafından pompalı tüfekle öldürülen bir öğretmeni ve ona gösterilen ilgisizliği yazmıştım… O yazıda şöyle demiştim; “19. yüzyıl paradigmasıyla işlev gören Batıcı-ideolojik eğitim sistemi, kendisiyle kavgalı, merhametsiz, bir diğerini düşman gören bireyler yetiştirmede öncü bir rol oynadı. Bu toprakların ruhuna aykırı tesis edilen eğitim, bireyin içsel dünyasını tahrip etti. İnsanın kendini bilme, insanlığını gerçekleştirme kanallarını da tıkadı. Buna dışarıdan ilave edilen sistematik saldırıları/operasyonları da eklersek meselenin ne kadar vahim olduğunu belki daha iyi anlarız.” Evet, meselemiz tam olarak bu!