Hikâyemizin adı; Bağdatlı Halilo. Olay eski Bağdat’ta geçiyor. Halilo kendi halinde bir adamdır. Hoş sohbet, mülayim ve bir o kadar da sakin mizaçlı birisidir. Ama bir kusuru var. İçki bağımlısıdır Halilo. Öyle ki içmediği gün yok. Bir gün hayatının en kötü haberini alır. Hükümet içkiyi yasaklamıştır. Piyasada içecek bir tane bile şarap bulamaz.
Bu beklenmedik gelişme Halilo için hayatının en berbat olayıdır. “Lanet olsun! Şarabı yasaklamışlar” der. Halilo artık eski Halilo değildir. Çok sinirli, gergin ve sıkıntılı bir adam olmuştur. Kimsenin selamını almaz hatta yoldan geçen köpeklere bile taş atmaya başlar.
Bir gün kahvehanede çayını yudumlarken ilerde kendisine doğru gelmekte olan büyük bir kalabalığı fark eder. Kalabalık hep bir ağızdan “Hükümet istifa!” “Hükümet istifa!” şeklinde slogan atarak ilerlemektedir. Slogan, Halilo’nun dikkatini çeker. Kalabalık iyice yaklaşınca hiçbir şey sormadan kendini kalabalığın içerisine atar. O da başlar slogan atmaya; “Hükümet istifa!” “Hükümet istifa!” O kadar ki en çok bağıran ve kendisini yerden yere atan Halilo’dur.
Kalabalık, hükümet binasının önünde toplanır. İçerden iri kıyım, asık suratlı bir yetkili çıkar. “Bir temsilci gönderin konuşalım” der. Bakıldığında içlerinde en çok bağıran ve hükümete en çok tepki gösteren Halilo’dur. Karar verilir. Ve temsilci olarak onu gönderirler.
Halilo’yu karşılayan yetkili sert bir dille; ” Ne istiyorsunuz?” diye sorar. Günlerdir şarap derdi çeken Halilo, ”Şarap isteriz beyim, şarabımız yok” cevabını verir. Yetkili bir anda gevşer ve “Öyle desenize kardeşim” der. Halilo’yu içeriye alır ve ona akşamdan kalma bir bardak şarap verir. Der ki; “Şimdi sen bununla idare et, ben yarından tezi yok bütün Bağdat’ı şarapla donatacağım.”
Halilo şarabı içtikten sonra öylesine rahatlamıştır ki hemen dışarı çıkar ve kalabalığa şöyle seslenir; “Dağılabilirsiniz ey topluluk, hükümet tüm isteklerimizi kabul etti!”