Tasarruf oranları ülkelerin kalkınmışlık ve refahlarının da öncelikli bir göstergesidir. Bireyler tasarruflarını nakit, banka mevduat hesabı, hisse senedi, altın, kıymetli taş ve mücevher, gayrimenkul, sanat eserleri vb. birçok farklı biçimde değerlendirebilir ve muhafaza ederler. Ancak, banka mevduatı ve hisse senedi gibi finansal piyasalarda değerlendirilen tasarruflar ülke ekonomisi için artı değer ifade eder.
Geçen günlerde, Türkiye’de bankalardaki toplam mevduat ve hesap sayılarıyla ilgili veriler açıklandı. Bildiğimiz ve fakat giderek kötüleşen gelir dağılımının ve toplumsal eşitsizliğin açık bir yansımasıydı bu veriler adeta.
Ancak, hem holding medyası hem de yandaş havuz medyası bu verileri “milyoner sayımız arttı” başlıklarıyla müjde verir gibi sundular yine kamuoyuna.
Gerçekten de milyoner sayımız arttı. Ama bu artışa sevinirken, gelir dağılımında ve onun doğal bir yansıması olan tasarruflardaki fark ve çarpıklığın da aynı biçimde arttığı görüldü bu rakamlarda.
2017 Haziran sonu itibarıyla bankalardaki toplam mevduat, 1.5 trilyon Türk lirası olmuş. Bu miktarın yüzde 53’ü yani yarısından fazlası ise, sadece 128 bin 801 kişinin hesaplarında toplanmış. Halbuki toplam hesap sayısı 77.9 milyon adet.