Meşhur bir laf vardır. “... bu ülkede her şey olunur ama rezil
olunmaz...” diye.
Gerçekten de, arsızlık, hadsizlik, çapsızlık, başarısızlık,
kifayetsizlik öyle tavan yapmış ve olağanlaşmış durumda ki, kimse
yaptığından ötürü sorumluluğunu, ahlaken de, hukuken de, siyaseten
de asla ama asla üstlenmiyor. Büyük çoğunluğu inandırıcılıklarını
ve kredibilitesini geniş kamuoyu nezdinde yitirmiş ve yıpratmış
olan malum araştırma şirketlerinin, sahip ve/veya yöneticileri
yine-yeniden, pişkin bir şekilde piyasaya çıktılar,
çıkarıldılar.
24 Haziran seçimlerinde, açık ara yanılan ve manüplatif anket
sonuçları açıkladıkları aşikar olan bu tür şirketler, iktidarın
“algı operasyonunun” birer enstrümanı olmaktan ne sıkılıyorlar, ne
de vazgeçiyorlar.
Dün Sn. Perinçek yazısında bu tür sözde anket firmaları için
“...parayı hangi parti bastırırsa, anket şirketleri sandıktan o
partiyi çıkartıyorlar. Oysa anketçilerin de zamanı geçti...” diyor
ve mealen şöyle devam ediyordu; “...ekonomideki çöküşü, yoksulluğu,
küçülmeyi ve bozulmayı bez torbayla, poşetle önleyemezsiniz...” bu
son derecede yerinde bir tespittir.
İster genel, ister yerel seçimler olsun, son 30 yılda yapılan bütün
seçimler (bir iki istisna dışında) ekonominin gidişatı ile doğrudan
ilintili ve orantılı sonuçlar vermiştir.
Türkiye’de yapılan ciddi araştırma ve analizlerde,
enflasyonda her 1 puanlık artışın iktidarın oylarında yaklaşık
ortalama 2 puanlık bir düşmeye neden olduğu, aynı şekilde
işsizlikteki her 1 puanlık artışın da, yaklaşık aynı oranda bir oy
kaybıyla sonuçlandığı görülmüştür.
Esas olarak büyüme ve üretim...