Türkiye’de bugün sadece işsiz ve yoksul geniş halk kesimleri
değil, iş dünyasının önde gelen, köklü firmalarının sahipleri de
zor zamanlar geçiriyor.
Önce Ülker grubunun, ardından Doğuş grubunun bilançolarına da
yansıyan olumsuzluklar ve borçlarının “bini” aşması nedeniyle
“yeniden yapılandırma” talepleri gündeme
geldi.
Eş zamanlı olarak Doğan grubunun birçok cevapsız soru ve şüpheyi
arkasında bırakarak, medyada yine kartelleşmeye yol açacak satış ve
devri geldi.
Bugün kamuoyu, Doğan grubunun Demirören grubuna satışının, hayatın
olağan akışı içindeki ticari bir iş ve işlem olmadığı yolunda derin
şüphelere sahip.
Satış işlemlerinde paranın kaynağından, Doğan’ın bu satışa
zorlandığına dair birçok tüyler ürpertici iddia “fısıltı
gazetesinde” gündemi işgal ediyor.
Ne kadar teşvik paketi açıklarsanız açıklayın, ekonomiyi ısıtacak
ne kadar krediyi piyasaya boca edersiniz edin, iç ve dış
yatırımcıların bu iklimde kaybolan güvenini geri kazanmak artık çok
ama çok zor görünüyor.
Isınan ekonomide bu paket ve teşvikler, ancak enflasyonu arttırmaya
hizmet eder. Riskli ve kredibilitesi olmayan kişi ve firmaların
batak ve donuk kredilerinin Bankacılık sektörünün bilançolarını
bozmasına sebep olur.
Türkiye’de büyük sanayi ve ticaret grupları ki, bunların genel
olarak TÜSİAD çevresi olarak adlandırılmaları mümkün. Ülkenin
siyasal İslamcı, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı, otoriter ve
partizan bir zihniyet tarafından adım-adım ele geçirilmesini sadece
seyretmekle yetindi bugüne değin.
Hatta “biz bunların döneminde çok çok büyük karlar
ve...