Ne deve ne de kuş olan garabet bir sistem tam anlamıyla
dibe vurmak üzere.
En derin ve en uzun süreli ekonomik krizi hala inkar etmeye
çalışan, istatistik verileriyle, algı yayınlarıyla ve şapkadan
tavşan çıkarmaya çalışan nafile günübirlik pansuman çare
arayışlarıyla oyalanan iktidar ne yapacağını şaşırmış
görünüyor.
Derli toplu, detayları iyi planlanmış, kamuoyunun desteğini ve güvenini sağlayabilecek bir istikrar programını ve onu hayata geçirebilecek kadroyu ortaya koymayan, koyamayan iktidar, bölük pörçük, popülist ve günü kurtarmaya ve görüntüyü makyajlamaya yarayan işlerden medet umuyor ne yazık ki.
Sık sık vergi barışı ve mali aflar çıkararak ülkeyi adeta mali
sınır ve kontrollerin fiilen ortadan kalktığı bir kara para
cennetine çevirmeye
çalışıyorlar sanki.
Yaygın konuşulan görüş, bu tür vergi barışları ve mali afların,
ülkeden kaçırılan, haksız iktisap edilen, yolsuzluk ve usulsüzlükle
elde edilen, kayıt dışı ve yasadışı yollarla sahip olunan paralara
ve
sahibi olan şahıslara aklama imkânı ve fırsatı veren işler
olduğudur.
Hâlbuki kamuoyunda yaygın olarak konuşulan, yolsuzluk iddiaları
ve haksız kazanç ve iktisap tartışmaları, bu tür mali aflar ve
vergi barışlarıyla örtbas edilemez.
Bunlardan medet umanlar varsa göreceklerdir ki, gelecekte
hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Öte yandan, bankaların donuk ve/veya fiilen batık durumda
olan kredilerinin borçlularını kurtarmaya yönelik yasal
düzenlemeler yapılıyor.
Ekonomik kriz bir yandan inkâr edilirken, öte yandan kurtarma
paketleri, Merkez Bankası’nın 55 yıldır el sürülmeyen ihtiyat
akçesine el koyan düzenlemeler ardı ardına panik halinde devreye
sokuluyor.
Çoğunluğu, hesapsız, kitapsız, ağır borç yüküne girerek yapılan ve gerçek değerinin çok üstünde milyonlarca liraya satılmak istenen, 800 bini aşkın satılamayan konutun da kamunun sırtına yüklenmesi talep ediliyor müteahhitler tarafından.