Yazımın hemen başında belirtmek isterim ki, yerel seçimlere
ilişkin benim de paylaştığım görüş “kimin kaybettiğinin” daha
önemli olduğudur.
Merkez partilerinin kendi aralarındaki akıl ve mantık dışı
çekişmeleri ve rekabetleri sonucunda 1994 yerel seçimlerinde küçük
oy farklarıyla Büyükşehirleri ele geçiren zihniyet, tam 25 yıldır
egemenliğini sürdürüyor ne yazık ki.
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, kentlerimizin doğal ve tarihi
dokularına zarar veren, şehirlerin kalbine adeta birer mızrak gibi
saplanan gökdelenler, dayanılmaz boyutlara varan trafik kaosu ve
keşmekeşi, duyanların tüylerini diken diken eden imar ve rant
yolsuzluğu iddiaları, eş-dost, akraba kayırmacılığı, tarikat ve
cemaat yapılanmalarının hepsi ama hepsi için, yeter demenin
vaktinin çoktan geldiğinin birer somut kanıtı adeta.
Çok kanallı ama tek sesli hale getirilmiş olan yandaş ve havuz
medyası, devlet olanaklarının siyasi çıkarlar için, seçimlerde
olabildiğince istismarı, tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerine gölge
düşürülen yargı, ehliyetsiz-liyakatsiz ve partizan cemaatçi
bürokrasi ile hiçbir biçimde adil ve eşit şartlarda girilmeyen bir
seçim mücadelesinin sonuna yaklaşıyoruz.
Benim için, dürüst, demokrat, laik, Atatürk Cumhuriyetinin kurucu
değerlerine gönülden bağlı, bölücü ve gerici olmayan muhalefet
partilerinin adayları makbuldür.
Parti ve şahıs ayrımına gitmeden, bulunduğumuz ilçe veya şehirde,
bu niteliklere haiz ve kazanma şansı yüksek olan adaylara oy
vererek, tek adam-tek parti iktidarının 25 yıllık surlarında
demokratik bir gedik açmak önceliğimiz olmalıdır.
Bu aşamada, AKP karşısındaki muhalefet güçlerinin, Evet/Hayır
referandumunda sergil...