Ekonomik ve finansal krizlerin ertesinde siyasal ve ekonomik
belirsizlikler artarken, kutuplaşma artıyor ve iktidarlar güç
kaybediyor.
Bununla bağlantılı olarak aşırı sağ-otoriter-faşist-ırkçı-saldırgan
eğilimler ve radikalleşme ise artıyor.
20 gelişmiş ekonomiye sahip ülkede, 1870-2014 yılları arasında
yaklaşık 145 yıllık çok uzun bir süre zarfında yapılmış olan
800’den fazla genel seçim sonuçlarının incelenmesi ve analizi
sonucunda bu tespitlere ulaşılmış.
Alman üniversitelerinden, M. Funke-M. Schulariak ve C. Trebesch
tarafından yapılan bu ortak araştırmada, 100’den fazla finansal
krizin ertesinde seçim sonuçları incelenmiş.
Avusturalya - Avusturya - Belçika - Kanada-Danimarka - Finlandiya -
Fransa - Almanya - Yunanistan - İrlanda - İtalya - Japonya -
Hollanda - Norveç - Portekiz - İspanya - İsveç - İsviçre -
İngiltere ve ABD’den ibaret olan bu 20 ülkede, finansal krizler
sonucunda, sağ ve/veya sol uç söylem ve politikalara sahip partiler
ve liderlerin oylarını önemli bir biçimde arttırdığı gözlenmiş.
1920-1930’larda Mussolini’nin Faşist İttifakı, Almanya’da NSDAP,
İspanya’da Falange gibi partilerin 1990’lardaki krizin ardından
Danimarka ve Norveç’te Progress Party, 2007-2008 krizinden sonra
Hollanda’dan Party for Freedom, Fransa’da Front Nation, Almanya’da
Alternative for Germany gibi aşırı sağ-radikal söylemlere sahip
partiler güç kazanmışlar.
Bu süreçlerde aşırı sol ya da radikal sol olarak tanımlanan
partiler ise, aşırı sağ olarak tanımlanan radikal partilere oranla
geri kalmışlar.
Yani radikal sağ finansal krizlerden oylarını ve desteğini
artırarak çıkmış. İktidarlar ise, güç yitirmiş, artan kırılganlık
ve protestolar nedeniyle.
T&Uum...