Türkiye’de yargıdan-bürokrasiye, yasa, hukuk ve vicdana uygun
davranan, partizanlığa bulaşmayan, objektif ve kamu yararına
icraatlar yapan neredeyse hiçbir kurum ve kuruluş kalmayacak bu
gidişle.
Neredeyse her ay, ülkeye kaynağı ve sahibi meçhul milyarlarca dolar
girip çıkıyor, ilgili kurumlardan tek ciddi bir
araştırma-soruşturma yok.
Medyada, Basın Yayın Yüksekokullarında bile örnek olay (case study)
olarak okutulabilecek, kartelleşme ve tekelleşmeye yol açacak hisse
ve mülkiyet devirleri ve satışları yapılıyor. Rekabet Kurumundan
hiçbir ciddi adım ve önlem gelmiyor.
İşletme hakkı (özelleştirme yöntemlerinden birisidir) devri ile
Tank Palet Fabrikası yani Stratejik Savunma Sanayimiz de
Katarlılarla ortak olarak yandaş firmalara, değer tespiti, ihale
ilanı ve katılım rekabeti sağlanmadan devrediliyor, kimseden ses
seda çıkmıyor.
Kamusal Sermayeli bankalar, mevduat maliyetlerinin altında
“zararına” tüketici kredisi ve konut kredilerini tam da seçim
zamanı dağıtıyorlar. Orta yerde “görev zararı” kararnamesi dahi
yokken bunu nasıl yapıyorsunuz, rekabet hukukuna uygun mu diye
soran ve merak eden de yok.
Bürokrasi, Anayasa, yasalar ve teamüllere uygun davranmıyor.
Objektif, şeffaf ve tarafsız davranmıyor birçok hususta.
Sanki iktidar hiç değişmeyecek,
Sanki hiç denetim yapılmayacak, sanki hiç hesap verilmeyecek
zannediyorlar herhalde.
Siyasetin sandıkta, bürokrasinin ise yargıda hesap verebileceğini
akıllarına bile getirmiyorlar anlaşılan.
İşte şimdi de, T. Erdoğan’ın ve Damat Bakan’ın seçim
konuşmalarındaki iddialarını adeta emir kabul ederek, 23 market
zincirine soruşturma açmaya yönelmiş vaziyetteler.
Hâlbuki binlerce şubeleri vasıtasıyla, aralarında kıran-kırana bir
rekabetin olduğu bell...