"Başkentimiz" Ankara ve "aşkımız" İstanbul kurtuldu.
Ülkemizin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel olarak en önemli ve büyük kentlerinde de durum aynı.
25 yıllık surlarda büyük gedikler açıldı.
Demokrasi ve Cumhuriyetimiz kazandı.
Peki, kim kaybetti?
Ekonomiyi çökertenler, ülkeyi borca batıranlar,
Gençlerimizi işsiz ve insanımızı yoksul bırakanlar,
Emeklilerimizi şubat soğuğunda soğan kuyruğuna mahkum edenler kaybetti.
Sabah’laşan Hürriyet gazetesi, ATV’leşen CNN Türk ve bilimum havuz medyası kaybetti.
Ehliyetsiz-liyakatsiz ve cemaatçi partizan bürokrasi kaybetti.
Yandaş imar-rantçısı müteahhitler kaybetti.
Taşıma miting kalabalıkları, yobaz hamaset ve kinci tehditler kaybetti.
Başkanlık rejimi denilen, tek adam-tek parti oldubittisi kaybetti.
1 Nisan 2019 sabahı Ankara sokaklarında yürüyorum, bir de içimden marş söylüyorum.
"Ankara, Ankara güzel Ankara, seni görmek ister her bahtı kara,
Senden yardım umar her düşen dara.
Yetersin onlara güzel Ankara..."
Başkent Ankara’da yaşayan bir yurttaş olarak, Atamıza karşı vazifemizi geç de olsa yerine getirmiş olmaktan ve Ankara’yı bu zihniyetten kurtarmış olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Böylece laik-demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Atatürk Cumhuriyetimizin ilelebet yaşayacağına olan sonsuz inancımız ve kararlılığımız bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana olan demokrasimize ve Cumhuriyetimize sahip çıkan tüm yurttaşlarımızı can-ı gönülden kutluyorum.
Bundan sonra, ya "milli mutabakata" giden bir yolun ya da "erken seçimin" önü kaçınılmaz olar...