Memlekette, yabancı yayın organlarında gazetecilik yapmak
varmış. En azından yazdığınız-konuştuğunuz eleştirdiğiniz için
sokak ortasında tekme-tokat dövülme riskiniz pek yok gibi.
Şaka bir yana, ekonomide-siyasette-dış politikada kendisini de,
ülkeyi de adeta açmaza sürükleyen, hata üstüne hata yapan
iktidarın, kendisini köşeye sıkışmış hissettiği bir süreç
yaşanıyor. Bu nedenle en ufak bir eleştiriye, itiraza veya
muhalefete tahammül edilemeyen bir noktaya sürükleniyoruz
giderek.
Ulusal Kanal’da, FETÖ-AKP işbirliğinde yürütülen Ergenekon- Balyoz kumpaslarının en ağır ve acımasız günlerinde, herkesin konuşmaya korktuğu günlerde, beraberce, haftalar, aylar boyu FETÖ’ye ve bölücülere karşı canlı program yaptığımız, değerli gazeteci-yazar Sn. Sabahattin Önkibar’a sokak çeteleri tarafından yapılan çirkin ve kalleş saldırı, bu tahammülsüzlüğün, hoşgörüsüzlüğün ve nefret ikliminin son acı örneği ne yazık ki.
Sn. Önkibar’a geçmiş olsun diyoruz.
Yürekli, kararlı, milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana olan cesur tavrıyla, büyük kitlelerin beğeni ile izlediği ve takdir ettiği bir isim olarak, böyle saldırıların kendisini sindiremeyeceğini ve yıldıramayacağını gayet iyi biliyoruz.
İktidarın, demokratik hoşgörüden nasibini almamış, eleştiriye tahammülsüz, muhalefete düşman gibi bakan, anti-demokratik ve baskıcı tavır ve söylemleri, bu şiddet iklimini adeta besliyor maalesef.
Önce, Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na, daha sonra Sn. Yavuz Selim Demirağ’a, ardından, Antalya’da yerel gazete muhabiri Sn. İdris Özyol’a ve nihayetinde geçen hafta sonu Sn. Sabahattin Önkibar’a yapılan saldırılar kadar, bu saldırıların faillerinin, adeta ödüllendirilmesi ve bu tür fiillerin özendirilmesi anlamına gelecek biçimde, 1 gün dahi tutuklanmamaları gerçekten de dehşet verici.