İktidarın seçim öncesi büyük bir özgüvenle açıkladığı gibi, tam
kontrolü ve sorumluluğunda gerçekleşen yerel seçimler sonucunda,
AKP 25 yıldır elinde bulundurduğu Türkiye’nin en büyük kentlerini
kaybetti. Hem de devletin uçağını ve helikopterini, çok kanallı ve
tek sesli medyayı, miting meydanlarında fırlattığı çay poşetlerini
ve de sınırsız ve ölçüsüz bir mali gücü kullanmasına rağmen, bu
seçim şokunu yaşadı.
Şok diyorum çünkü AKP’nin kaybettiği kentler,
Ankara-İstanbul-İzmir-Adana-Antalya ve Mersin başta olmak üzere,
ülkenin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel olarak en büyük ve en
önemli kentleri.
Şimdi seçim yenilgisini hazmedemeyerek "güvenli" yapılacağını ilan
ettikleri seçim sonuçlarına, mızıkçılık yapan çocuk misali, itiraz
üstüne itiraz ederek, süreci uzatmaya, yenilgiye çeşitli bahane ve
kılıflar üretmeye çalışıyorlar. Ama dost da düşman da biliyor ki,
her sandıkta görevli AKP ve MHP sandık kurulu üyelerinin de
imzaladığı, ıslak imzalı sayım döküm tutanaklarının birer nüshası
her siyasi partinin ve de YSK’nın elinde mevcut.
Şimdi bir yandan, ekonomide bilmem kaçıncı reform paketi açıklayıp,
iç ve dış piyasaların ve ekonomi çevreleriyle kamuoyunun buna
inanmasını ve güvenmesini isteyeceksiniz, öte yandan ise demokratik
seçimlerde İstanbul’da aldığınız mağlubiyeti, dolayısıyla
seçim sonuçlarını ve milli iradeyi adeta tanımama noktasında,
tabiri caizse çamura yatacaksınız.
Böyle olmaz, olmamalı.
Ekonomi, uzatılmış bir "U" tipi krizin tam ortasındayken, halının
altına süpürülerek ötelenen sorunlar dağ gibi...