Ekonomideki derin ve ağır çöküş tablosu giderek daha vahim bir
hal alıyor ne yazık ki. TC Merkez Bankası’nın yönetimini
değiştirerek, emir-komuta ile faizleri indirmeye teşebbüs eden
zihniyet, ekonomi literatüründe eşine rastlanmayan bir inatla
faizlerin enflasyonun ve ekonomideki birçok parametrelerin sonucu
olduğunu bir türlü kabul etmiyor, edemiyor.
Emir-komuta ile faizleri indirerek, gırtlağa kadar borca batmış,
işsizlik ve yoksullukla boğuşan hane halkının, yandaş
müteahhitlerin satamadıkları, ellerinde patlayan 800.000’ü aşkın
gayrimenkullerinin ve apartman dairelerinin kapış kapış
satılacağını zannediyorlar.
Bununla eş zamanlı olarak, Kamusal Sermayeli Bankalara büyük kur
zararları ve görev zararları yükleme pahasına popülist kararları da
ardı ardına almaya çalışıyorlar. Kamusal Sermayeli Bankalar
vasıtasıyla piyasaya büyük miktarda döviz satarak, kur farkı
zararlarını göze alıyorlar.
Böylece kurları baskılayıp, psikolojik olarak düşüş algısı
yaratmaya çalışıyorlar.
Bu ekonomik akla aykırı ve ekonomik krize çare olması mümkün
olmayan adımları gerçekleştirmek için, TC Merkez Bankası’nın
bünyesinde 20 yılı aşkın süreyle görev yapan, deneyimli, birikimli,
uzman birçok üst ve orta düzey yöneticiyi de bir gecede görevden
alarak, Merkez Bankası tarihinde rastlanmayan türden bir
kadrolaşmaya kalkışıyorlar. Yeni yönetim, Bankaları batık
ve donuk aktiflerini adeta göz ardı ederek, kredi vermeye teşvik
etmeye hatta zorlamaya yönelik kararlar alıyor. Ama bu
kararlar, ekonomik gidişatı yakından izleyen iç ve dış ekonomi
çevrelerinde, fon ve bankalarda tedirginlikle ve ihtiyatla
karşılanıyor.
Nitekim yaz mevsimi neden...