Türkiye’de demokrasiyi iğdiş etme sürecinin bir ayağı kuvvetler
ayrılığının fiilen ortadan kaldırılması ise diğer bir ayağı “çok
kanallı ama tek sesli” hale getirilen medyadır.
Adına ister havuz medyası diyelim, isterse yandaş/yalaka medya;
halkın doğru ve tarafsız haber alma hakkını gasp ediyorlar
maalesef.
İnsanlar bugün artık, medyanın neredeyse tamamında yapılan gözü
kara-militan ve partizan tek yanlı yayınlar yüzünden, özgür-doğru
yorum ve analizlerden ve de medyanın demokrasinin 4’üncü
kuvveti olarak yapması gereken eleştiri ve denetim
fonksiyonlarından mahrum bırakılmış vaziyette.
Örneğin, Sabah ve Hürriyet gazetelerini okuyorsanız, Türkiye’yi
Hollywood, Nice veya Cannes tarzı bir yaşamın sürdüğü bir yer
zannedebilirsiniz.
Hele ATV, TRT veya CNN Türk gibi TV kanallarını izliyorsanız,
ülkenin güllük-gülistanlık olduğuna, her türlü olumsuzluğun ise
“dış güçlerin” fesadı olduğuna neredeyse inanacak hale
gelirsiniz.
İşte bu akla ziyan medya yayınları karşısında, herkesin sabrı artık
taşma noktasına geldi.
Geçen akşam Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, Trump’ın tüm
dünyaya, yine kaba ve saldırgan bir üslupla ayar vermeye kalkıştığı
konuşmasının bitiminde, kulis kapısından çıkarken, T. Erdoğan ile
karşılaşmasını çok büyük ve mükemmel bir şey yaşanmışçasına
abartarak anlatan bu yandaş TV kanalları karşısında çileden çıktı
insanlar.
Neymiş, bu tarihi ve de Allah’ın bir lütfu sayılması gereken, 30
saniyelik karşılaşma esnasında, Trump, Erdoğan’ın koluna
dokunmuş!
İşte bizim her gün saatlerce ekonomi yorumu ve programı yaptığını
sanan akıl ve izan yoksunu medyamızda bu “dokunuşun” borsaya ve
kurlara nasıl da olu...