ABD, AKP iktidarının kendine neredeyse altın tepsi içinde
sunduğu “R. Zarrab” ikramının üzerine atladı.
Açtığı davayı, Türkiye aleyhine bir siyasi ve ekonomik şantaj aracı
haline dönüştürmeye yöneldi.
Söz konusu dava Nisan 2018’de tekrar başlayacak.
Dava ile paralel olarak, Türk ekonomisini ve bankacılık sistemini
tehdit edebilecek milyarlarca dolarlık cezaların (yaptırımların)
OFAC tarafından verilmeye teşebbüs edileceğine dair ciddi endişeler
mevcut.
Türk bankalarından bir veya birkaçına yönelik böyle büyük bir
cezanın verilmesi halinde, iktidar ya her zaman yaptığı gibi,
“tanımıyoruz-ödemiyoruz” tarzı bir efelenme yapacak, ya da uzlaşma-
pazarlık vb sonucunda Türk milletine milyarlarca dolarlık bu
cezaları ödetmeye kalkışacak.
Yani, R. Zarrab ile her türlü rüşvet-çıkar ilişkisi, görevi
suiistimal gibi yüz kızartıcı iş ve işlemlere tevessül ve tamah
eden ve bu işlere adı karışan bakanlar ve bürokratlar başta olmak
üzere siyasi iktidar bu veballerini millete ödetmeye mi
kalkışacak?
Geçmişte de yazdığım gibi, hem içinde bulunduğunuz sisteme uyup,
hem de bu sisteme bayrak açıp, tanımıyorumödemiyorum diyebilmek hiç
de kolay görünmüyor.
Davanın savcısı (karardan önce değiştirildi) Joon H. Kim’in
dediklerini bir kez daha hatırlamakta yarar var. J. Kim diyor ki;
“...yabancı bankalar ve bankerlerin bir tercihi var. Ya İran’a ve
yaptırım altındaki diğer ülkelere ABD yasalarından kurtulmaları
için bilerek ve isteyerek yardım edersiniz ya da ABD doları ile
işlem yapan uluslararası bankacılık topluğunun bir parçası olmayı
seçersiniz. Ama bu ikisini birlikte yapamazsınız...”
Son derece açık; ya dolar sisteminin, uluslararası kapi...