Türkiye’deki tarih öğretimi gerçekten de sorunludur. İçeriğinin siyasileştirilmesi veya lokal perspektife hapsedilmesi dışında en büyük sorunu, anlamlandırılması zor ezberler üzerine kurulmasıdır. İlkokuldan itibaren değişik dönemleri öğreniriz. Türk tarihi, Osmanlı tarihi, İslam tarihi, inkılap tarihi, biraz Batı tarihi… Tarihleri ve yerleri ezberleriz. 622 Hicret, 1040 Dandanakan, 1453 İstanbul’un fethi, 1920 TBMM’nin açılışı. Bu tarihlerden banka ve cep telefonu şifrelerine ilham verenlerinden birisi de 1071 Malazgirt Zaferi’dir.
Örneğin Hicret’in Mekke’den Medine’ye bir göç hareketi olduğunu biliriz; fakat ‘Hicret’in önemi’ başlıklı tüm notlara rağmen Hicret’in İslam tarihi ve Müslümanlar için tam anlamıyla hangi dönüm noktasına denk geldiğini düşünme zahmetine girmeyiz. Daha doğrusu düşünme değildir aslında okuyucudan beklenen. Daha ziyade tarih ve yer isimleridir ezberlenmesi gereken. Hicret’in İslam Devleti nosyonunu dünya literatürüne kaz