AK Parti’deki bayrak değişimi tamamlandı ve Binali Yıldırım’ın kuracağı 65. Hükümet’in kuruluş süreci de başlamış oldu. Dış politikada bir dizi dosya kısa süre içerisinde yeni kurulacak hükümete devredilmiş olacak. Çalışkanlığıyla ön plana çıkan Binali Yıldırım’ın yeni dışişleri bakanının da insanüstü emeğini ve vaktini gerektirecek bu dosyalar, bölgesel olarak içinden geçtiğimiz bu kritik dönemde hassas takip ve icraat bekleyecek. ABD ve AB ile ilişkilerden Ortadoğu’nun çetrefilli Suriye, Libya, Yemen, Irak krizlerine; DAİŞ, PKK/YPG teröründen İran-Suudi Arabistan gerginliği gibi bölgenin geneline sıçrayan rekabetlere ve İsrail’le normalleşme gibi paradigmatik açılımlara kadar, birçok dosya Türkiye’nin dış politika gündemini belirleyecek. Obama Yönetimi’nin sadece Türkiye değil bölgedeki geleneksel müttefiklerinin çoğuyla yaşadığı siyasa ve vizyon ayrılıkları en büyük meydan okumalardan birisi olacak. Başkanlığının son aylarını yaşayan Obama, neredeyse selefi Bush kadar büyük paradigmatik kırılmalara sebep olarak görevden ayrılırken, geriye bölge ülkelerinin önümüzdeki 10-20 yılını meşgul edecek yıkım, terör ve insan hareketliliği bıraktı. Özellikle ikinci dönemindeki bölgesel politikaları Türkiye ile gerginliğin baş sebebi oldu. An itibarıyla PKK ile ayan beyan ilişki yürüten ABD ile terörle mücadele eden Türkiye arasında ciddi sorun olduğu aşikâr. Yeni hükümetin en büyük fırsatı, yakın zamanda yeni bir ABD yönetimiyle muhatap olacak olması. Şimdiden Suriye, PKK ve FETÖ gündemleriyle iki adayla da, özellikle Clinton cephesiyle rasyonel ilişki kanallarının kurulmasında fayda var.