Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Filistin’i himayesi altına alan İngilizler, Filistin’den ayrılma kararı verdiklerinde etkileri günümüze kadar sürecek şartların mimarı oldular. Manda döneminde serpilen ve örtülü ve açık İngiliz desteğiyle devletleşme adımlarını bir bir atan İsrail, 1948’de bağımsızlığını ilan etti. İngilizler Filistin’den çekilirken arkasında demografisi değiştirilmiş, yüz binlerce yerlisi evinden edilmiş bir Filistin ve İsrail işgali bıraktı. Fransızlar da Lübnan’da aynısını yapmamışlar mıydı? Ayrıcalıklar tanınan ve palazlandırılan kesimler, siyasi dengeleriyle oynanan Lübnan hâlâ toparlanamadı.
En son Irak’ta izledik bu filmi. ABD yalanlarla ve kara propagandayla Irak’ı işgal etti. Ortadoğu’da zenginliğiyle hatırlanan şehirlerden Bağdat ve Irak’ın geneli Irak savaşıyla yüz yıl geriye gitti. Ülke kelimenin tam anlamıyla harap oldu. Sonra Obama yönetimi geldi ve ABD’yi Irak’tan çıkaracağız dedi. En başta neden geldiler? Şimdi neden gidiyorlar? ABD arkasında İran’ın nüfuzu altında yaşayan, demografik yapısıyla oynanmış, DAİŞ gibi terör örgütlerinin saha hâkimiyeti olan bir Irak bırakarak Irak’tan ayrılmayı marifet sandı.
Şimdilerde de Obama’nın bir facia olan Ortadoğu politikasını anlatmak için retrenchment (geri çekilme) kavramı fazlasıyla kullanılır oldu. ‘Askeri harcamaları kısma, dış politika önceliklerini yeniden tanımlama ve savunma külfetini müttefiklerin üstüne yıkma’ olarak anlaşılabilecek geri çekilme, ABD’de de tartışılıyor. Obama göreve geldiğinde odağını Asya’ya çevireceğini söylemişti aslında. Irak’tan ayrılma sözü de vermişti. Yani Ortadoğu’da bir geri çekilme sözü verdiğini kabul etmek lazım. Fakat karşımızda iki sorun var: Birincisi şimdiye kadar gerçekten de bu kavramın içerisini doldurdu mu? İkincisi ise mevcut şartlar altında bu kavram Ortadoğu’ya ne vaat ediyor?