Referandum süreci başladığından beri “evet” cephesi, “hayır” diyenler arasında hangi kesimlerin olduğunu sıralıyor. Hayır cephesi ise “hayır diyenlere terörist diyemezsiniz” ajitasyonunu yapıyor. Bu bir ajitasyon; çünkü kimsenin hayır diyenlere terörist dediği yok. Vurgulanan şey, tüm terör örgütlerinin bir ağızdan hayır demesidir.
Bu yazıda konumuz bu değil aslında. Fakat benzer mantıkla ve farklı bir özneyle kurulacak iki önermeden bahsetmek istiyorum. Bir, hayır diyenlerin hepsi Alman değildir. İki, Alman derin devleti hayır diyor. İki önermenin de doğruluğunu ispatlamamız mümkün. Hayır-terör ilişkisinden çok daha absürt bir vakıayla karşı karşıyayız. Absürt olan şey, Almanya’nın Türkiye’deki referanduma karşı kendisini bir pozisyon almak zorunda hissetmesi. Hadi istem dışı bir pozisyon aldıklarını varsayalım; sorun, hayır kampanyasına açık bir şekilde destek vermeleri.
Türkiye’deki referandum örneğin bir Brexit oylaması değil. Brexit sadece İngiltere’yi değil AB’yi de doğrudan ilgilendiren bir karar. Zira Brexit oylamasının merkezinde AB’nin kendisi var. Oylanan AB ile ilişkiler. Bu sebepten Brexit’e karşı Almanya’nın ve AB ülkelerinin bir pozisyon alması normal. Fakat Türk halkının cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile mi parlamenter sistemle mi yürümek istediği Almanya’yı doğrudan ilgilendirmez, ilgilendirmemeli. Nihayetinde Türkiye’de hangi sistem olduğundan bağımsız olarak aynı siyasi aktörlerle çalışmak durumundalar, ekonomik ilişkilerimiz aynı şekilde devam edecek, parlamentolar arası ilişkiler sürecek vs. Ülkenin yönetim sistemine de bırakın Türk halkı karar versin.