Hafta sonu Başbakan Davutoğlu sadece Türkiye için değil, Suriye meselesi için de hassasiyet taşıyan şehirlerde mitingler yaptı. Hatay, Mersin, Adana ve Urfa güneyden güneydoğuya uzanan hatta çok sayıda Suriyeli misafiri ağırlayan şehirler. Sınıra yakın olmaları dışında Suriye ile akrabalık bağları da güçlü olan bu şehirler, kimi zaman doğrudan kimi zaman da dolaylı olarak Suriye'de yaşanan krizden etkilendiler.
Başbakan Davutoğlu'nun da tüm mitinglerde dillendirdiği gibi bu
şehirlerin oluşturduğu hat, aynı zamanda Türkiye'de etnik-mezhebi
çeşitliliğin en fazla olduğu ve birlikte yaşama kültürünün kuvvetli
olduğu bir hatta tekabül ediyor. Türk'ünden Kürt'üne,
Müslüman'ından Hıristiyan’ına, Sünni'sinden Alevisi'ne, Türk
Alevisi'nden Arap Alevisi'ne kadar büyük çeşitlilik barındıran bu
şehirler aslında Ortadoğu'nun dar etnik ve mezhebi düşünme
kalıplarına da deva niteliğinde. Suriye krizinin başladığı günlerde
"Suriye'nin arzulaması gereken çok kültürlü yaşamı uzakta aramasına
gerek yok; Hatay'a baksın yeter" demiştim. Gerçekten de tüm
provokasyonlara ve sosyal baskılara rağmen bu şehirlerin
koruyabildiği insicam, Ortadoğu'nun dertlerine deva olabilecek
cinsten. Başbakan da mitinglerinde bu insicamın eşsizliğine ve
Ortadoğu için öğretici niteliğine vurgu yaptı.
Ses sisteminin gücü biraz daha artırılsa (!) Beşşar'ın da
duyabileceği bir noktadan, sınır hattından hem Türkiye'ye hem de
Türkiye'ye sığınan Suriyelilere mesajlar veren Başbakan, önemli bir
çarpıklığa da işaret etti. Suriye'de krizin başından beri Esed
rejimine destek veren çevrelerden olan CHP'nin geldiğimiz an
itibarıyla Hatay'ın Suriye'ye bağlanması lobicileriyle aynı zeminde
buluşması akıllara ziyan bir pozisyon.