Batı’nın tehdit sıralamasının başına Selefi-cihadi grupları koyduğu malum. En azından zahirde bu şekilde bir beyan var. Her ne kadar Afganistan’da yakın çalıştıysalar ve serpilmelerine katkıda bulunduysalar da yolların ayrılması ve 11 Eylül’le birlikte topyekûn bir savaşın başlaması kaçınılmaz oldu. Ortadoğu’da ve bağlantılı coğrafyalarda 11 Eylül sendromu radikalizmin Selefi-cihadi akımlara indirgenmesine daha da kötüsü İslam’la bağdaştırılmasına sebep oldu. Batı ötekini genelde Müslüman özelde Selefi-cihadi olarak kodlarken, bu ikisi arasında ayrım yapamayacak olan geniş kitleler, Müslümanların Batı’daki özgürlük alanlarını daralttı.
Batı’nın göremediği ise mezkur akıma mensup terör gruplarının şimdiye kadar gayrimüslimlerden kat be kat daha fazla Müslüman’ın canına kıyması idi. Son örnek DEAŞ’ın bir kez daha gösterdi ki İslam’dan açık bir sapmayı temsil eden bu gibi terör gruplarının faaliyetlerini, ekseriyetle Müslümanları hedef almalarına rağmen yine de İslam’a mal