Tehdit dili bir süredir ABD’nin en sık başvurduğu dış politika aracına dönüşmüş durumda. Kuzey Kore, İran, Venezuela gibi sistemle sorun yaşayan ülkelere karşı tehdit ve yaptırım yoluyla kurulan baskı bir yana; NATO, AB ve son olarak Türkiye gibi müttefiklere karşı da aynı metotla muamele etme alışkanlığı, Trump döneminin en belirgin dış politik karakteristiğine dönüştü.
Kuzey Kore’ye karşı yönlendirdiği tehdit içeriden destek buldu, uluslararası camia da Kuzey Kore’nin geri adım atmasını istiyordu. Bu sebepten sürdürebilirliği ve sıhhati tartışılsa da bir sonuç üretti ya da sonuç ürettiği varsayımı yapıldı. Venezuela’ya henüz bir geri adım attırılamadı, çünkü darbenin de içerisinde yer aldığı ABD baskılarına kurumsal ve toplumsal bir direnç oluştu. İran’da yaptırımlarla yaşama kültürü oluştu, hatta yaptırımlar rejimin ayakta kalması için kullanılan temel argümanlardan birisi haline dönüştürüldü.
NATO müttefiklerine özellikle Almanya’ya karşı kullanılan aşağı