15 Temmuz’un şüphesiz en kritik aktörü 7’den 77’isine Türk halkıydı. Kendi iradesine sahip çıkmak üzere canını ortaya koyup sokakları dolduran halk, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasında hayati rol oynadı. Ardından ise demokrasi nöbetleriyle iradesine sahip çıkmaya devam ederken, dünya demokrasi tarihinde eşsiz bir örnek teşkil etti. Türk halkı ilk defa bir darbe girişimine karşı çıkarak, daha önceki darbelerdeki pasifliği sebebiyle içinde uhde kalmış nesillerin de içini rahatlatmış oldu. Demokrasi nöbetleri devam ederken ve FETÖ yabancı basın üzerinden tehditlerine devam ederken 15 Temmuz gecesinin daha iyi anlaşılmasına dair çalışmalar da yapılmaya başlandı.
SETA’dan Nebi Miş, Serdar Gülener, İpek Coşkun, Hazal Duran ve Erkut Ayvaz’ın yayınladığı “15 Temmuz Darbe Girişimi Toplumsal Algı Araştırması” meydanların nabzını tutan ilk çalışmalardan. 7 il ve 9 farklı meydanda 146 katılımcıyla yapılan derinlemesine mülakatlar sonucu ortaya çıkan rapor, 15 Temmuz ile Türk halkı arasındaki ilişkiye dair önemli bulgular ihtiva ediyor. Ana bulgulara hep beraber bakalım:
Meydanların demografik özellikleri çok bariz olsa da darbenin girişim olarak kalmasını içine sindiremeyenler tarafından farklı lanse edilmeye çalışıyordu. Raporun da ortaya koyduğu gibi meydanlarda sadece AK Partililer yok, çok sayıda ülkücü de meydanlarda. Meydanlardaki kadın-erkek oranı birbirine yakın; katılımcıların yarıdan fazlası üniversite mezunu. Cumhurbaşkanı’nın çağrısı, TRT’de darbe bildirisinin okunması ve camilerden salaların okunmaya başlanması insanların 15 Temmuz gecesi sokağa çıkmalarındaki ana motivasyonlar olarak beliriyor. Cumhurbaşkanının tüm tehlikelere rağmen Atatürk Havalimanına inmesi halka güven aşılamış ve sokağa çıkmaları için halkı cesaretlendirmiş. Belki de en önemli vurgulardan birisi de farklı ideolojilere sahip insanların ortak noktasının “vatan sevgisi” olması. FETÖ’nün yabancı olduğu bu kavram, darbe planları yaparken hesaba katamadıkları en önemli dinamikti.