İran muhtemelen hakkında en fazla tartışılan komşularımızdandır. Suudi Arabistan ile İran arasında, idamlarla birlikte patlak veren ve kısa sürede Körfez’den okyanus ötesine kadar birçok merkezde gündemin başköşesine oturan krizin de gösterdiği gibi ister krizleri bölgesel boyuta dönüştürebilme potansiyelinden isterse de enerji politiğinde doldurduğu önemli yerden olsun İran, hakkında konuşulmadan ve ne yapmaya çalıştığı anlaşılmadan sağlıklı Ortadoğu okumalarının yapılamayacağı bir ülkedir.
İran, Ortadoğu’da yer almasına rağmen tipik Arap ağırlıklı
Ortadoğu coğrafyasından çok farklı dinamiklere sahip bir ülkedir.
Bu sebepten klasik Ortadoğu okumalarının üstüne özel okumalar
yapılmadan İran’ın anlaşılması mümkün değil. Bu, temelde İran’ın
üstüne kurulduğu kültür ve medeniyetin diğer Ortadoğu
coğrafyasından ayrılmasından kaynaklanıyor. Dilinden tarihine, din
anlayışından siyasi gelişimine kadar birçok özelliğiyle diğer
Ortadoğu ülkelerinden farklılaşan bir ülkedir İran.
İran kendisine değenlere siyasi gelgitler yaşatan bir ülkedir. 1979
Devrimi sonrasında ağırlıklı olarak bazı İslamcı kesimler,
içerisinde İslam ve devrim kelimelerinin geçmesi sebebiyle İran’la
duygusal bağ kurarken; bazı kesimler ise ABD’nin devrim sonrası
yaşadığı travmayı yaşamış ve İran’ı devrimini ihraç etmeye çalışan
bir tehdit kaynağı olarak görmüşlerdir. Bu süreçte İran’ın bazı
devrimcilerindeki hayal kırıklığını İslam dünyasındaki bazı
İslamcılar da yaşamış ve İran sempatisi yerini yavaş yavaş
soğukluğa bırakmıştır. Karşı cephedeki İran nefreti ise ABD’nin
İran’la ilişkileri düzeltmeye ve İran’ın bölgesel yayılmacılığını
artırmaya başladığı zamana kadar devam etmiş, aynı zevat son
İran-Suud gerginliğinde olduğu gibi İran yanında saf tutmaya
başlamışlardır.
İran bölgede sevgi-nefret uçlarında telakki edilmiş bir ülkedir.
Sair zamanlarda İran’a bir şekilde değenler genelde keskin uçlar
olarak İran’dan çıkmışlardır. Bir uçta İran’daki kokuşmuşluğun
yarattığı bir İran nefreti, diğer uçta ise İran istihbarat
kurumlarının oyuncağı haline gelmiş nüfuz ajanları. İran’a değen
hemen hemen herkes İran’a dair ütopik düşüncelerini ve kitabi
bilgilerini terk edip gerçekçiliğin soğuk yüzüyle karşılaşmıştır.
Bu gerçekçilik dediğim gibi ya nefreti ya da hizmetkârlığı
doğurmuştur.
İran göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen bir ülkedir. Bu
ikirciklik İran’ın kültürel kodlarında vardır. Bu kodların siyasete
araç olarak kullanılması meşhur tabirle Fars diplomasisi denilen
mefhumu ortaya çıkarmıştır. Birbirinin yüzüne bakarak yalan
söylemenin diplomasi olarak kabul edildiği bir zamanda İran bu
kodları sebebiyle maça 1-0 galip başlamaktadır.