ABD Başkanı Trump, Kuzey Kore ile arasında eriyen buzları en büyük dış politik başarısı olarak addediyordu. Nükleer inatlaşmanın merkezine dönüşen Kore yarımadası, Trump ve Kim arasında karşılıklı güç göstergelerinin üssü olmuştu. Kim’in balistik füze denemeleri ve tehditleri, ABD kanadında partiler üstü bir uzlaşma oluşturmuş ve Trump, Kuzey Kore’yi vurma hazırlıkları yaptığı havasını estirmişti. Uluslararası toplumda (bir iki malum ülke dışında) da Kuzey Kore’ye karşı bir ortak duruş söz konusu olageldi.
Zamanının CIA Direktörü Pompeo’nun Kim ile birden fazla görüşmesi, iki Kore liderinin görüşmesi ve akabinde varılan şifahi mutabakat, Soğuk Savaş yıllarının bir cephe hattının daha ortadan kalkacağı umudunu yeşertti. Trump, Kim’in bu yumuşamasını ve diyaloğa açık tutumunu, ABD Başkanı olarak izlediği tavizsiz ve sert tutumuna ve tabii ki güç gösterisine bağlıyordu. Bu mutabakatın ödülü olarak bir Nobel bile bekliyordu belki de. Fakat işler istendiği gibi