Sekiz senelik başkanlığının ardından Obama nihayet görevi bırakıyor. Trump’ın tahmin edilebilirlik oranı düşük olsa da ve şimdiye kadar ‘tartışmalı’ birçok vaade imza atsa da ABD dışındaki birçok aktör en azından Obama’nın gidişine olumlu bakıyor. Göreve geldiğinde dünyanın farklı noktalarında yarattığı beklentiler özellikle başkanlığının ikinci döneminde yerini hayal kırıklığına bıraktı. Belki de Obama’nın başkanlığını en güzel özetleyecek kelimedir hayal kırıklığı. Küba ve nükleer müzakereleri bir kenara koyarsak dış politikada elini nereye attıysa kuruttu Obama. Bush döneminin hukuk tanımaz müdahaleciliği nasıl Obama gibi profili sıra dışı olan bir ismi başkanlık koltuğuna taşıdıysa Obama döneminin züppe siyaseti de Trump gibi bir çizgi dışı figürü başkanlığa getirdi.
ABD tarihinin ilk siyahi başkanının bir yenilik vaat etmesi bekleniyordu. Oysa kaçırılan en mühim nokta Obama’nın sadece ten renginin siyahi olduğuydu. Obama eğitiminden statüsüne ve hatta dünyaya bakışına kadar tam anlamıyla bir beyazdı. Şahsi hırsları olan, sabit fikirli, züppe ve kritik anlarda aklını dış dünyaya kapatacak umursamazlıkta bir liderdi. Koca bir PR karakteriydi Obama. İyi bir imaj direktörü ve konuşma yazarının yardımıyla, Hollywood-vari bir performans ortaya koydu. Gözyaşından esprilerine, vücut dilinden muhataplarını dinlerken kullandığı mimiklerine kadar her şey sahteydi. Kahire konuşmasındaki samimiyeti State of the Union konuşmalarında profesyonel stand-upçılardan yardım alarak yaptığı espriler kadardı ancak. Obama’da görüntü vardı, içerik yoktu. Halep’te Şebbihaların ve İran komutasındaki yabancı terörist savaşçıların tecavüzüne uğramamak için kendi canına kıyan kadınlara üzülmedi, golf oynarken yaptığı başarısız bir vuruşa üzüldüğü kadar.