Ortadoğu'da özellikle de Suriye'de bir süredir çok tehlikeli bir
terörle iç içe girmişlik durumu var. İç içe girmişlikten kasıt
bütün sözlüklerde terör kelimesine karşılık gelen eylemlerin
failleri, başımıza vura vura sözlüklerimize "terör" kelimesini
sokanlar tarafından ya görmezden geliniyor ya da meşrulaştırılıyor,
hatta bazı örneklerde gördüğümüz gibi kutsanıyor. Kimyasal silah
kullanımının meşrulaşması gibi tehlikeli bir yaklaşım bu. Kimyasal
silah kullanımına karşı üç maymunu oynamak nasıl uluslararası
toplum ve dünya barışı için büyük bir tehlikeyse, terörü
meşrulaştırmak ve kutsamak da en az o kadar tehlikeli bir
yaklaşım.
Biraz açayım. En son Duma'da pazar yerine yaptığı saldırıda
hayatını kaybeden onlarca masum sivilden, Doğu Guta'da kimyasal
saldırıda hayatını kaybetmiş yüzlerce masum sivile kadar, Esed
rejimi son beş senedir Suriyelileri terörize ediyor. Terör
kavramını örneklendiriyor, teröristlerin ufuklarını genişletiyor.
Fakat uluslararası toplumun son beş senedir Esed terörüne
göstermelik tepkileri dışında sessiz kalması, bir taraftan masum
sivillerin hayatını kaybetmesine sebep olurken diğer taraftan da
"terör yeterince kullanılırsa amaca ulaştırabilir" fikrini Esed
benzeri diktatoryal rejimlere ve terör örgütlerinin zihinlerine
yerleştiriyor. DAEŞ terörü ilhamını Esed teröründen alıyor ve PKK
gibi diğer terör örgütlerine de ilham veriyor. Yani uluslararası
toplum bir terör odağına gösterdiği "hoşgörüyle" diğer terör
odaklarını cesaretlendiriyor.