Dış politika Türkiye’de seçmenlerin sandık tercihini belirlemede en önemli faktörlerden birisi değil. Bu durum, birçok ülke için geçerli. ABD’de 1992’deki başkanlık seçimlerinde Clinton’ın seçim stratejisi James Carville’in meşhur ettiği “It’s the economy, stupid” (Önemli olan ekonomi, aptal) ifadesinin de özetlediği gibi ekonomi Türkiye’de seçmenlerin oy tercihlerini belirlemesinde en önemli faktör. Fakat son yıllarda Türkiye’de dış politikanın seçim kampanyalarındaki görünürlülüğü fazlasıyla arttı.
Seçim beyannamelerini incelediğinizde bundan 10 sene önce hayal
bile edemeyeceğiniz dış politika başlıklarının metinlere girdiğini
görürsünüz. Örneğin, CHP’nin kısa da olsa Latin Amerika başlığını
açması, MHP’nin yükselen güçlerle işbirliği maddesine yer vermesi,
seçim beyannamelerinin Türkiye sınırlarını aştığının en çarpıcı
göstergelerinden.
Bunun en önemli sebebi, AK Parti dış politikasının muhalefetin de
dış politika görüş açısını genişletmesidir. Ortadoğu, Afrika, Latin
Amerika açılımları, uluslararası kurumlardaki artan görünürlülük ve
kritik küresel ve bölgesel dış politika konularına müdahil olma
sıklığı, muhalefet de dâhil olmak üzere tüm Türkiye’nin dış
politika ufkunu genişletti. İroniktir ki muhalefet eleştirdiği dış
politikanın ufkunu genişletmeye zorlamasıyla daha önce belki de
rüyasında bile görmediği coğrafyalara ilişkin vizyon ortaya koyma
gereğini duydu.
Seçim beyannamelerinden hareketle mecliste grubu bulunan tüm
partilerin AB, ABD ve NATO ile ilişkilerde ufak ayrışmalarla
birlikte benzer bir oryantasyona sahip olduğunu görüyoruz. AK
Parti’de Ankara merkezli dış politikayı yerleştirme, CHP’de “Batı
merkezli” eski dış politika yapımına öykünme, MHP’de eskisine
nazaran Batı ile ilişkileri daha fazla önemseme, HDP’de ise dar dış
politika anlayışlarını yuvarlak ifadelerle genelleştirme yaklaşımı
göze çarpıyor.