Türkiye PKK’nın silahsızlanmasıyla 30 senelik şiddetin sona ermesini amaçlayan milli bir süreç yürüttü. Amacın değil belki sürecin performansının sorgulandığı şu günlerde “neyin yanlış gittiği” genelde Türkiye içerisinde aransa da en onun kadar önemli dış gelişmeler PKK’yı silahsızlanma ve 30 senedir Türkiye’ye karşı “başarıyla” yürüttüğü bölgesel taşeron rolünü bırakma konusunda isteksiz kıldı. Bu isteksizlik halihazırda devam eden çatışmaların da baş müsebbibi oldu.
PKK Suriye devriminin başlarında Talabani’nin arabuluculuğunda
İran ve Esed rejimiyle bölgesel bir pazarlığa oturdu. PKK’nın İran
kolu PJAK’ın İran’da başını ezen, sürekli Kürtleri idam eden
İran’la, Kürtlerin önemli bir kısmına kimlik bile vermeyen
katliamcı Esed ve PKK’nın içerisinde olduğu bir denklem oluştu.
Pazarlıktan her aktör kendince önemli bir kazanımla
ayrıldı.
PJAK İran’da çatışmasızlık ortamına girerek İran’ın Suriye’ye
varını yoğunu yatırdığı bir zamanda İran’ın dikkatini dağıtacak bir
beladan İran’ı kurtardı. Bununla birlikte Türkiye gibi bölgesel
rakibi olarak gördüğü bir ülkeye karşı kullanabileceği taşeron bir
örgütü kendi saçaklarına çekti. Öcalan’ı bile dışlayan Kandil’deki
yönetici ekip üzerindeki nüfuzunu artırdı. Şimdilerde İçişleri
bakanları Kandil’de trekking yapıyor. Esed rejimi ise PKK’dan
Suriyeli Kürtleri devrime katmama garantisi aldı.Bu doğrultuda PKK
devrime katılmadığı gibi, diğer Kürt grupların da katılmaması için
baskılar yaptı, suikastler düzenledi. Devrime teşne Kürt grupları
Türkiye’ye, Irak’a sürdü. Bunun karşılığında ise Esed rejimi
Türkiye’yle sınır hattında üç bölgeyi PKK’ya hediye etti ve PKK’ya
sınırda bir PKK devletimsisi kurma yoluyla Türkiye’ye yönelik
tehditini artırma fırsatı verdi. El birliği ile yarattıkları
“Rojava” efsaneleriyle siyasi etkileri Türkiye’nin içlerine kadar
uzanan ve Türkiye’de siyasi haritayı son seçimlerde şekillendiren
yeni bir operasyona imza attılar.