Meseleye neresinden bakarsak bakalım, bir milli mücadele döneminden geçiyoruz. Aynı anda en az üç terör örgütüyle doğrudan mücadele ediyoruz. Sadece terör örgütleriyle değil; terör örgütlerine askeri, siyasi ve propaganda desteği veren devletlerle de adı konulmamış, asimetrik bir savaş yürütüyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki bir terör saldırısının hangi terör örgütü tarafından yapıldığı aslında bir ayrıntı hükmünde. Çünkü mücadele ettiğimiz üç terör örgütü birbirinin terör kardeşi. Birbirinden ilham alıyorlar, taktik öğreniyorlar. Birbirlerine yol açıyorlar, arka çıkıyorlar, destek oluyorlar. PKK argümanlarıyla nefret saçanların arka planını deşiyorsunuz karşınıza top sakallı bir FETÖ’cü çıkıyor. DEAŞ adıyla yapılan saldırının üstüne gidiyorsunuz, PKK’ya varıyorsunuz. Karlov suikastında olduğu gibi El-Kaide süsü verilmeye çalışılıyor, suikastçı buram buram FETÖ kokuyor. DEAŞ saldırıyor, ekmeğini PKK ve FETÖ yemeye çalışıyor.
Ortak hedef kaos. Kaos ortamında güçlenen, hareket alanını genişletme imkanı bulan terör örgütleri tüm yatırımlarını kaos üzerine yapmış durumda. Her terör saldırısından sonra aynı argümanlarla artçı saldırılarına devam ediyorlar. Sosyal medya bu açıdan bir operasyon mecrasına dönmüş durumda. Cehaletten dolayı absürd yorum yapanları bir kenara bırakalım, bir kesim var ki akbaba gibi toplumsal fay hatları üzerinde uçuşuyor, acılarımız üzerinden terör örgütlerinin propagandasını yapıyorlar. Üç terör örgütünün iç içe geçmişliği en fazla da sosyal medyada belli ediyor kendisini.