Yazdığınız kelimeleri sürekli sildiğiniz, bir türlü ne yazacağınıza karar veremediğiniz yazılar vardır. Bu yazı onlardan birisi. Kelimelerin yokluğundan değil bu kararsızlık, yaşanan acıyı ve vahşeti tanımlayacak kelimelerin yetersizliğinden. Göz göre göre tırmandırılan, ilmek ilmek işlenen ve psikolojik operasyonlarla normale indirgenen acıdan bahsediyorum. Türkiye’ye girdikleri andan itibaren “Suriyeli” ötekileştirmesiyle siyasi operasyon malzemesine dönüştürülen, “geçici korumamız” altında yaşayan bir kadına, bir çocuğa karşı en temel vazifemizi yerine getirememenin mahcubiyeti ile kaleme alınıyor bu yazı.
Suriyeli mülteci, misafirlere vs. (nasıl adlandırırsanız adlandırın) dair ne ırkçı-ruhsuz ne de romantik bakanlardanım. İltica iyi idare edilirse fırsat, edilmezse sorun üretir. Son 6 senede çeşitli sebeplerden dolayı Türkiye’de yaşamak durumunda kalmış olan Suriye vatandaşlarının oldukça kozmopolit olduğunu da bilenlerdenim. İçlerinde okumu