ABD’nin yeni başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğanbeklenen telefon görüşmesini yaptı. Bu görüşmenin ne zaman yapılacağı, daha doğrusu neden daha önce yapılmadığıyla ilgili ortada bolca tezvirat dönüyordu. Bazıları ise gün sayıyordu, “bugün de görüşme olmadı”istihzaları arkasından Türkiye’nin marjinalleşmesi hayallerini kurarak. Nedir bu Türkiye’den olup da “Türkiye devre dışı kalıyor” hayallerine gark olma sevdası? Senelerdir bir türlü Türkiye’yi devre dışı bırakamadılar, bu yöndeki tüm tezvirat ve gayretlerine rağmen. Kaldı ki Türkiye Trump görüşmesiyle denklemin içerisine girmedi ki Trump ile görüşülmedi diye devre dışı, denklem dışı kalsın. Hem Türkiye’nin denklem dışı kalmasından neden bir Türk memnun olur ki?
Biraz aşağılık kompleksinden, biraz yarım uzmanlıktan, biraz da sadakat sorunundan kaynaklanan bu hüsnükuruntuları bir kenara bırakırsak, Türkiye’yi uluslararası ilişkiler açısından en iyi tanımlayacak sıfatlardan birisi “merkezi”dir. Yani siz Türkiye’yi denklem dışı bırakmak istersiniz, belki de Türkiye kendisi denklem dışı kalmak ister ama bizzat denklemin kendisi Türkiye’yi yanından uzaklaştırmaz. Dünya Türkiye’nin etrafında dönmüyor tabi ki… Fakat Türkiye hem bölgesel denklemlerde, hem global birçok trendde önemi yadsınamayacak, denklem dışı bırakılamayacak bir aktör olmaya devam edecek.
Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmesine dair kısıtlı bilgi basına yansıdı. Fakat bu görüşmeyle birlikte CIA Başkanı Pompeo’nun Türkiye ziyareti ve Başkan Yardımcısı Pence ile Başbakan Yıldırım arasındaki telefon görüşmesini de dikkate almak gerekiyor. ABD’nin Türkiye’yle bir müzakere yürütmek istediği, Obama dönemi gibi pasif-agresif ve üst perdeden bir yaklaşımla ilişkileri zehirlemekten kaçındığı anlaşılıyor. Bu yaklaşım taleplerimizin karşılanacağı manasına gelmeyebilir; fakat diyaloğun kendisi bile başlı başına önemli. Bu yaklaşımda Trump’ın çevresindeki, Ortadoğu meselelerine tüm ideolojik sapmalarına rağmen daha realist bakan isimlerin etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Aynı isimlerin sorunlu İslam anlayışlarıyla realist dış politika okumaları önümüzdeki süreçte çetin bir çatışma yaşayacak.
Söz konusu Suriye olduğunda Trump yönetiminin Türkiye’yle diyalog kurma ihtiyacı hissettiği ayan beyan ortada. Yönetim içindeki tartışma DEAŞ’ın Suriye’deki merkezi Rakka’nın nasıl bir kompozisyona sahip askeri güçle ele geçirilmesi gerektiği etrafında dönüyor. ABD, PKK’ya büyük yatırım yaptı; fakat sahadaki şartları bilen isimler Rakka operasyonunun hangi kısaltmayı kullanırsa kullansın PKK üzerinden yapılamayacağını söylüyor. ABD bir arayışta; henüz temayüz etmiş bir Suriye politikaları yok. Opsiyonlarını değerlendiriyorlar ve bunda acele de etmiyorlar. Ancak önümüzdeki üç ay içerisinde güvenli bölge gibi konularda Trump’ın kafasında neyin olduğunu öğrenebileceğiz. Bu sebepten Suriye’ye ilişkin konularda ABD’den hızlı dönüşler gelmeyebilir.