Obama’nın IŞİD’le mücadele danışmanı General John Allen’ın Türkiye ziyaretinin zamanlaması tesadüfi değil. Ankara’nın bir askeri operasyona yönelik şimdiye kadarki en kararlı tavrı ve muhalefetin Halep operasyonunu başlatması ABD yönetimini “kriz kontrol” moduna soktu. ABD Suriye’nin kuzeyinde PKK ile koordinasyonlu bir şekilde düzenini kurmuşken, Türkiye’nin olası bir müdahalesi bu düzenin bozulması, dinamiklerini ve trendlerini kendinin kurmaya çalıştığı oyunun yeni bir Türkiye dinamiğiyle tanışması anlamına gelecekti.
Bu sebepten ABD, Türkiye’nin olası müdahalesine yönetilmesi gereken bir kriz olarak yaklaştı. Krizi zıtlaşma veya koordinasyonla yönetme alternatiflerine sahip olan ABD, Türkiye’den bağımsız olarak hesaplar içerisine girilemeyecek olan Kuzey Suriye’de Türkiye’yle zıtlaşmayı değil koordinasyonu seçti. Bu krizi daha önce uğraşıp da uluslararası koalisyona dâhil edemediği Türkiye’yi koalisyona sokma veya “ayrıcalıklı ortaklık” tarzı bir statüyle koalisyon gündemine katma fırsatı olarak gördü. Türkiye, kendi önceliklerini dillendirirken ABD’nin gündeme sürekli İncirlik’i sokması ABD’nin bu krizi fırsata çevirme gayretlerini de bariz bir şekilde ortaya koydu.
Bu köşede defalarca yazdım tekrar ediyorum: ABD ile Türkiye’nin Suriye’deki öncelikleri birbirinden radikal bir şekilde farklı. Türkiye Suriye’nin İslami veya seküler; Arap, Kürt veya Türkmen; Sünni veya Arap Alevisi tüm sosyolojik gerçeklikleriyle barışık bir ülke.