Gerek küresel ve gerek ise ulusal düzeyde, gündem üzerinde belirleyici olmaya çalışanların kısmen gündem olduğu ve güvensizliğin artmaya devam ettiği bir dönemden geçiyoruz. Uzlaşmazlıklar derinleşiyor ve kırılganlık yönündeki algılar güçleniyor. Yozlaşmış düzeni temsil eden kurumlar ve ciddi boyutta risk taşıyanlar ise, direnmeye ve gelişmelerin kontrol dışına çıkmasını engellemeye çalışıyor.
Piyasalar açısından, 2018 Ocak ayının ikinci haftasına kadar işlem hacimlerinin düşük düzeylerde salınacağı bir döneme giriyoruz. Aralık ayının ilk yarısında ABD Ekonomisine ilişkin beklentiler nedeniyle bekle-gör eğilimimi ön plana çıkabilir; önce Kasım ayı işsizlik verileri ve daha sonra dolar faizlerine ilişkin para otoritesinin kararı beklenecek. Aralık ayının ikinci yarısında ise tatiller nedeniyle iş akışları yavaşlayacak. Riskten kaçınma eğilimi pusuda beklemeye devam edecek; sürpriz gelişmelerin yaşanması durumunda fiyat oynaklıkları tehlikeli olabilecek şekilde hareketlenebilecek! Bu yöndeki beklentiler geride bıraktığımız hafta genelinde yaşanan eğilimler üzerinde belirleyici oldu, piyasaların sakinleştirilmesi öncelikli hedef olarak gözetildi!
Beklentiler doğrultusunda doların diğer paralara karşı değer kazanmasına izin verilmedi; orta vadeli öngörüler ile uyuşmayan yapay zorlamalar ön plana çıktı. ABD ve AB tahvilleri arasındaki faiz farkının büyümesine rağmen Euro’nun suni bir şekilde desteklendiğine ve değerlendiğine tanık olduk. Bu durum gelişen ekonomi paralarını da kısmen etkiledi; Türk Lirası bu durumdan yararlanamayan ender paralardan biri oldu ve rekor düzeydeki düşük değer seviyelerinde yatay salınımlar sergiledi. Küresel ekonomik gelişmeler ve bunlara bağlı beklenti değişiklikleri, genelde görmezden gelindi.
2018 yılı geneli için petrol arzının kısılmasına ilişkin gelişmeler, ciddi yan tesirleri de beraberinde getirecek gibi görünüyor. Enflasyon ve faizlere ilişkin varsayımlar aşılabilir, tahvil başta olmak üzere sermaye piyasaları ve bilançolar açısından ciddi sıkıntılar yaratabilir. Bu açıdan önümüzdeki hafta sonunda açıklanacak ABD işsizlik verileri dikkatle izlenecek; ücret artışlarının sürpriz bir şekilde yüksek çıkması olumsuz beklentileri güçlendirebilir!
Türkiye Ekonomisine ilişkin beklentilerdeki değişim ise, piyasaların umduğu yönde bir görünümü desteklemiyor. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış Ekim ve Kasım aylarına ilişkin Dış Ticaret verileri, durgunlaşma eğiliminin yeniden ve güçlü bir şekilde belirleyici olmaya başladığına işaret ediyor; özellikle ithalat rakamlarının bir ay öncesine göre daraldığı dikkat çekiyor. İnşaat sektörüne ilişkin son veriler ise kırılganlığın arttığını düşündürüyor. Önümüzdeki hafta başında açıklanacak Kasım ayı enflasyon rakamlarına yönelik beklentiler ise olumsuz algıları güçlendirmeye devam ediyor. İşsizliğin arttığı ve enflasyon baskılarının güçlendiği koşullarda, riskten kaçınma eğilimini kontrol altında tutmak giderek olanaksız hale gelebilir!
İç piyasalarımızda tahvil getirileri geride bıraktığımız hafta içinde kayıplarını kısmen geri aldı; bu gelişme biraz dış piyasa eğilimleri, biraz da para otoritesinin muhtemel faiz kararlarına ilişkin beklentilerdeki değişiklik ve diğer ihtiyaçlara bağlı hassasiyetlerden kaynaklanmış olabilir. Türk Lirasının eşanlı olarak ulaştığı en düşük değerli seviyelerde dalgalanması, belirsizlik yönündeki endişeleri artırabilir; gelişenler arasındaki olumsuz ayrışmanın ortadan kalkmamış olması, iç ve dış siyasi etkilerin güçlenmesi ek sıkıntıların kaynağı olabilir!