Geride bıraktığımız hafta genelinde, küresel gündemin baş döndürücü bir hızla farklılaşmaya başladığına tanık olduk. Piyasa eğilimlerine yönelik hassasiyetler azalmaya devam etti ve ekonomideki eğilimler nispeten geri planda kaldı. Ticaret savaşlarına yönelik endişelerin güçlenmeye devam etmesi engellenemedi. Jeopolitik gerginliklerin kuklacıları ile diğerleri arasındaki kutuplaşma keskinleşti ve uzlaşmazlıkların meydan okumaya dönüşmesi hızlandı. Belirsizlik ve kırılganlık algılarındaki yükseliş, tüm konulardaki beklentileri olumsuz yönde etkiledi.
Ocak ayı genelindeki küresel çaptaki iyimser eğilimleri hatırlayınca, son bir buçuk ay genelinde yaşanan gelişmeleri olması gerektiği gibi kavramak kolay olmuyor! Eski ezberlerin bozulduğu ve önceliklerin inanılmaz bir hızla değişmeye başladığı gözleniyor. Böyle olmayacağı varsayımı ile ciddi riskler alanların dengesi bozuluyor ve olumsuz gelişmeleri görmezden gelmek ve fiyatlamaktan kaçınmak pek bir işe yaramıyor. Gelişmelerin kontrol dışına çıkması ve panik eğilimleri tetiklemesi riski artıyor!
Ek gümrük vergisi finansal akımları da tehdit ediyor
ABD Yönetiminde yaşanan sürpriz sayılabilecek değişiklikler ile bazı ürünlere ek gümrük vergisi getiren kararlar, başta küresel ticaret ve finansal akımlar olmak üzere pek çok şeyi tehdit ediyor. Muafiyet kapsamı dışında tutulan Avrupa Birliğinin misilleme yönündeki hazırlıklarının hızlandığı ve İngiltere ile boşanma sürecinin sancılı olmaya başladığı gözleniyor. İngiltere üzerinden Rusya’yı hedefleyen diplomatik saldırılar, Batılılar olarak bilinen ittifakın içindeki kaynamanın büyümesini önleyemiyor. ABD’nin Çine karşı ticaret açığını azaltmayı hedefleyen tek taraflı hazırlıkları belirsizliği artırıyor. ABD para otoritesi Açık Piyasa İşlem Komitesinin bu hafta içinde yapacağı toplantıda, çok büyük olasılıkla dolar faizlerini yükseltecek olması kırılganlık yönündeki algıları besliyor.
Batı'dan uzaklaştığı varsayılan Türkiye üzerinde baskı artıyor
Stratejik hedeflerinden uzaklaşan ve buna bağlı olarak yalnızlaşmaya başlayan ABD’nin, durumu terse çevirmek adına aşırı tepkisel hamleler yapmaya başladığı ve bu konuda ısrarlı olabileceği gözleniyor. Ticaret savaşları konusu da bu sürecin araçlarından biri olarak kullanılıyor olabilir. Rusya ve Çin’e geri adım attırmak ve tavizler verdirmek peşinde koşulurken, Batı ittifakından uzaklaşma eğilimi olabileceği varsayılan Almanya ve Türkiye benzeri ülkeler üzerindeki baskıların artırıldığı dikkat çekiyor. Söz konusu girişimler, finansal piyasalardaki hassasiyetler ile uyuşmadığı için beklentiler olumsuzlaşıyor. Bu süreçte yeni bir küresel kriz yaşanması olasılığı güçleniyor; ABD Yönetimi kendi ülkesinde bile itibar kaybetmekten kurtulamıyor!